8Sgm2q. Bu yazımızda, önemli halk ozanlarımızdan Yunus Emre’nin şiirlerini ve sözlerini okuyabilirsiniz. Siz de sevdiğiniz Yunus Emre şiirlerini bizimle paylaşabilirsiniz. Yunus Emre, tasavvuf edebiyatının en büyük şairidir. Ahmet Yesevi ile başlayan Halk Tasavvuf şiiri, en üst seviyesine Yunus Emre’de ulaşmıştır. Yunus Emre’yi dünyanın büyük lirik şairleri arasına katan özelliği sufizme getirdiği, aşk ve coşku boyutu, içtenliğidir. Abdülbaki Gölpınarlı şöyle diyor “Yunus Emre, 1240’ta doğdu. Sarıköylü’dür. İyi bir tahsil gördüğü şiirlerinden anlaşılmaktadır. Medrese tahsilinden sonra tasavvuf yoluna girdi. Tabduk Emre’ye mürit oldu. Anadolu’nun birçok illerini, Suriye’yi ve Azerbaycan’ı dolaştı. 1320 yılında 82 yaşlarında iken vefat etti. Mezarı Sarıköy’dedir.” Yunus Emre’nin şiirlerinde en çok Yunus ismini kullandığı görülür. Ahmet Hamdi Tanpınar “Çok muhtemeldir ki Yunus bu adı seçmiştir, Yunus Peygamber’den etkilenerek” der. İster doğduğunda konulsun isterse kendisi sonradan benimsesin bazı beyitlerinde de söylediği gibi onun adı Yunus olmalıdır. “Yunus çağırurlar adum gün geçtikçe artar od’um İki cihanda maksudum bana seni gerek seni” Hemen bütün eski kaynaklar, Bektaşi Velayetnamesi, Nefahat ve Şakayık Tercümeleri, Aşık Çelebi Tezkiresi’nde ondan Yunus Emre bazen de Yunus Emrem, Emrem Yunus olarak söz ederler. Emre sıfatı da muhtemelen bu kelimenin “aşık, seven, dost, kardeş, şair” şeklindeki anlamlardan hareketle verilmiş olmalıdır. Menkıbeler ve şiirlerinden öğrendiğimize göre Yunus çağdaşı olan Mevlana Celaleddin Rumî, Hacı Bektaş Veli, Saltuk Baba, Barak Baba, Tapduk Emre ile görüşmüş ve Tapduk Emre’ye müritlik yapmıştır. Kimi yazarlar Yunus’un okuma yazma bilmediğini söylerler ama bu konu tartışmalıdır, bazı araştırmacılar da “Yunus ümmî değildir ama öyle bilinmek ve görünmek istemektedir” der. Yunus Emre’nin en önemli eseri Divanı’dır. Bu eserinde, aruz ölçüsüyle ve gazel şeklinde yazılmış şiirler de vardır. Fakat en güzel şiirleri hece ölçüsüyle, dörtlükler halinde söylemiş olduğu ilahilerdir. Bizzat Yunus’un kaleminden çıkmış olan, Risaletü’n-Nushiyye kısa mensur bölüm dışında mesnevi biçimiyle ve aruz ölçüsüyle yazılmış didaktik bir eserdir. Tasavvufi bir nasihatname olan, Risaletü’n-Nushiyye’nin sonunda kayıtlı olan beytiyle, yaşadığı tarihi çapa dair önemli ipucu vermektedir. “Söze tarih yidiyüz yidiyidi. Yunus canı bu yolda fidiyidi.” Bu beyit Yunus’un XIII. yüzyılın sonu ile XIV. yüzyılın başlarında yaşadığını göstermektedir. Bu dönem Anadolu Selçuklu Devleti’nin siyasi, ekonomik ve sosyal bakımlardan oldukça sıkıntılı dönemidir. Şiirlerinden çıkarılan yorumlara göre Yunus evlenmiştir. Biri kız diğeri oğlan iki çocuğu vardır. Menkıbelerden birisi ise iki defa evlendiğini İsmail adında bir oğlunun olduğunu belirtir. Şiirlerinde de buna ilişkin şöyle ifadeler vardır “Bundan dahi verdin bize oğl-u kız-u çift halal Ondan dahi geçti arzum benim âhım didar içün.” Yunus’la ilgili ilk çalışma Rıza Tevfik, daha sonra ise Köprülü bilimsel nitelikli ilk ve hala da önemini koruyan Türk Edebiyatı’nda İlk Mutasavvıflar kitabını yazmıştır. Sonrasında da Abdülbaki Gölpınarlı, Burhan Toprak gibi isimlerle Yunus’un hayatı büyük ölçüde aydınlanmıştır. “Mal sahibi mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi Mal da yalan mülk de yalan, var biraz da sen oyalan” “Bir kez gönül yıktın ise, bu kıldığın namaz değil Yetmiş iki millet dahi, elin yüzün yumaz değil” “Ben gelmedim davi* için benim işim sevi için Dostun evi gönüllerdir gönüller yapmaya geldim” *Davi gönül kırmak, kavga “Gelin tanşık* olalım iş kolayın tutalım Sevelim sevilelim dünya kimseye kalmaz” *Tanşık değerli, kıymetli “İlim, ilim bilmekdür, ilim kendin bilmekdür Sen kendüni bilmezsin yâ niçe okumakdur” “Biz dünyadan gider olduk kalanlara selam olsun Bizüm içün hayır-duâ kılanlara selâm olsun” “Şunlar ki çoktur malları, gör nice oldu halleri Sonucu bir gömlek giymiş, onun da yoktur yenleri” “Bir garib ölmiş diyeler Üç günden sonra duyalar Sovuk suyıla yuyalar Şöyle garib bencileyin” “Dolap niçin inilersin Derdim vardır inilerim Ben Mevla’ya aşık oldum Onun için inilerim Benim adım dertli dolap Suyum akar yalap yalap Böyle emreylemiş çalap Derdim vardır inilerim Yunus bunda gelen gülmez Kişi muradına ermez Bu fanide kimse kalmaz Derdim vardır inilerim” “Severim ben seni, candan içeri Yolum vardır bu erkandan içeri Beni bende demem, bende değilim Bir ben var bende, benden içeri” “Adımız miskindir bizim, düşmanımız kindir bizim Bir kimseye kin tutmayız, kamu alem birdir bize” “Taş gönülde ne biter dilinde agu düter Niçe yumışak söylese sözi savaşa benzer” “Ben yürürüm yane yane, aşk boyadı beni kane Ne akilem, ne divane, gel gör beni aşk n’eyledi? Gâh eserim yeller gibi, gâh tozarım yollar gibi Gâh akarım seller gibi, gel gör beni aşk n’eyledi?” “Aşkın aldı benden beni, bana seni gerek seni Ben yanarım dün ü günü, bana seni gerek seni Ne varlığa sevinirim, ne yokluğa yerinirim Aşkın ile avunurum, bana seni gerek seni” “Bir ne derttir ana derman bulunmaz Ya bu ne yaredir zahmı belirmez Yitürdüm Yusuf’um Ken’an elinde Yusuf’um bulundu, Ken’an bulunmaz” * Tasavvufta Yusuf, vahdet yani teklik; Kenan ise kesret yani çokluk demektir. “Geldi geçti ömrüm benim, şol yel esip geçmiş gibi Hele bana şöyle gelir, şol göz açıp yummuş gibi” “Başları ucunda hece taşları Ne söylerlerle ne haber verirler Dökülmüştür kirpikleri kaşları Ne söylerler ne bir haber verirler Karlı dağların başında Salkım salkım olan bulut Saçın çözüp benim için Yaşın yaşın ağlar mısın” Kaynak
“Yunus Emre’yi Bilir Misin?” sergisi, açılışından bu yana birçok ziyaretçiye ev sahipliği yaparken, özellikle Yunus’u anlatan el işlemesi önsöz ve Yunus’u tasvir eden el yapımı kilim dokuması, yapım sürecinin detaylarıyla dikkat kurdelesi Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk tarafından kesilen ve Eskişehir Olgunlaşma Enstitüsü’nün hazırladığı “Yunus Emre’yi Bilir Misin?” sergisinde sergilenen eserler göz dolduruyor. Yunus Emre ve Türkçe Yılı dolayısıyla hazırlanan serginin girişinde yer alan, her harfi elde işlenmiş ve Yunus Emre’yi anlatan önsöz ile elde dokunarak üç ayda tamamlanan ve Yunus Emre’nin Tapduk Emre dergâhına girişini anlatan kilim ziyaretçilerin ilgisini çekiyor. Sergide yer alan önsöz ve Yunus Emre kiliminin yapımında rol alan Eskişehir Olgunlaşma Enstitüsü Usta Öğreticileri, dönemin izlerini taşıyan eserlerinin yapım süreçlerinden ve özelliklerinden bahsetti.“Dönemi yaşatmaya çalıştık”Yunus Emre’nin tasvirini içeren ve üç farklı dokuma tekniği kullanılarak hazırlanan el emeği kilimde emeği geçen Eskişehir Olgunlaşma Enstitüsü’nün 8 yıllık Usta Öğreticisi Nigar Cengiz, eserin yapım süreçlerini anlattı. Yunus Emre’nin her zaman düzgün olmasına dikkat ettiği asasını bile aslına uygun olarak işlemekte özen gösterdiklerini belirten Cengiz, “Dönemi yaşatmaya çalıştık. Objeleri orijinal çalışmalarla desteklemeye çalıştık. Yunus Emre kilimimizi iki arkadaş emek vererek 3 aylık bir sürede çıkardık. Yirmiden fazla renk tonu ve iplik kullandık. Düz, cicim ve halı düğümü olmak üzere üç ayrı dokuma tekniği kullandık. Kilimde Yunus Emre’nin Tapduk Emre dergâhına girişini anlatmaya ve onu yakalamaya çalıştık. Bulutların içinden çıkıyormuş gibi bir görünüm de vermeye çalıştık ve istediğimiz görüntü de oldu. Vurgulayıcı renkler kullanmaya çalıştık. Geleneksel renkler üzerinde durduk. Sayın Milli Eğitim Bakanımız Ziya Selçuk’un buraya teşrifleri bizi çok mutlu etti. Sergimizi çok beğendiğini ifade etmiş. Ziyaretinin ikinci gününde tekrar sergimizi ziyaret etmiş. Hepimiz çok büyük bir onur duyduk bundan. Kendisine ve Genel Müdürümüz Yusuf Büyük’e çok teşekkür ediyoruz” ifadelerini kullandı.“İğneyi bir kalem, kumaşı da kâğıt gibi düşünerek sabır, inanç ve sevgiyle işledim”Serginin girişinde yer alan ve Yunus Emre’yi anlatan tamamı el işlemesi önsözü hazırlayan El Nakışları Usta Öğreticisi İnci Öz, büyük bir emek ile uzun saatler üzerinde çalıştığı eser hakkında konuştu. Eserinin gelecek nesillere de aktarılabilecek şekilde hazırlandığından dolayı mutlu olduğuna değinen Öz, “Bu yıl Yunus Emre yılı, böyle bir sergi düzenlenecekti. Yunus Emre’yi anlatan bu kadar el emeği göz nuru içerisinde yine el emeği, Yunus Emre hakkında bir ön yazı tasarlandı. Bu yazımız 1500 harften oluşuyor. Bir saatte yalnızca 5 harfi işleyebiliyorsunuz. Sekiz saatte ancak 40 harf işlenebiliyor. Bu şekilde 1 ay gibi bir sürede tamamladım. Suzeni tekniği kullanıldı. Hem iğne hem de tığ ile çalıştık. Her bir harfi çıkarttığınızdaki yaşadığınız o mutluluk anlatılmaz yaşanır. Cümle değil de kelime kelime aynı ip üzerine getirmeye çalıştım. O şekilde düz oldu. İşlerken gelecek nesillere kalır diye bu düşünceyle işledim. İnşallah gelecek nesillere de örnek olur. İğneyi bir kalem, kumaşı da kâğıt gibi düşünerek gelecek nesillere de kalması amacıyla sabır, inanç ve sevgiyle işledim” diye konuştu.
Yunus Emre Kimdir hakkında kısa bilgi?1240 senesinde Eskişehir'de doğduğu düşünülen Yunus Emre hayatının tümünü Anadolu'da geçirmiş bir şairdir. Anadolu'nun dört bir yanında tanınmış olan Türk ozanlarından biridir. Yunus Emre'nin birçok eseri günümüze kadar gelmiştir. Herkes tarafından sevilen ve tanınan bir Emre Kimdir din kültürü?Yunus Emre, Hacı Bektaş-ı Veli Dergâhında, bulunduysa da manevi yükselişini Hacı Bektaş-ı Velî′nin kendisini yolladığı Taptuk Emre Dergâhı'nda yaşamıştır ve dergâha çok hizmetler etmiştir. Yunus Emre, Bektaşî geleneğinde ümmî kabul edilmekteyken Halvetî geleneğine göre alim bir Emre nasıl bir kişidir?Yunus Emre, Anadolu'da Türkçe şiirin öncüsü olan bir tasavvuf şairi, aynı zamanda da bir Türk İslam düşünürüdür. Eserleri dilden dile dolaşan Yunus Emre, Anadolu'da bir halk kahramanı olarak tanınır ve Emre kimdir ve neler yapmıştır?Yunus Emre kimdir? – Yeni Akit. Taptuk Emre'nin dervişi olan ve hayatının bir kısmını Hacı Bektaşi Veli'nin yanında geçiren Yunus Emre, 1321 yılında hayata gözlerini yummuştur. … Yunus Emre'nin iki büyük eseri vardır; Divan ve Risalet-ün Nushiyye. Divan'da şiirlerini Emre Kimdir ilkokul ödevi?Yunus Emre 1238 Yunusemre, Mihalıçcık, Eskişehir'de doğdu 1321'de vefat etti. Anadolu'da Türkçe şiirin öncüsü olan mutasavvıf ve Alim, Anadolu'da yaşamış tasavvuf ve halk şairi, Türk İslam düşünürü, Bektaşi derviş ve Emre eşi kimdir?Taptuk Emre'nin iki gözünün bebeği bir kızı vardı. Özellikle sabrını ve düzenini takdir ettiği kızını Yunus Emre ile Emre Taptuk Emre nin kızı ile evlendi mi?Sevelim sevilelim, Dünya kimseye kalmaz!" Taptuk Emre'nin iki gözünün bebeği bir kızı vardı. Özellikle sabrını ve düzenini takdir ettiği kızını Yunus Emre ile evlendirdi.
Yunus Emre, “Türkçe, şiir dili değildir, Türkçe ile şiir yazılamaz” diyen Tevfik Fikret’e, yedi asır öncesinden cevap vermiş, Selçuklu Devleti’nin devlet dili olarak Farsça'yı kullandığı, Mevlâna’nın mesnevisi’ni Fars’ça yazdığı Fars'ça bilmesine rağmen şiirlerini Türkçe yazmıştır.. “Ben gelmedim dava için Benim işim sevi için Dostun evi gönüllerdir Gönüller yapmaya geldim” “Ne varlığına sevinirim Ne yokluğuna yerinirim Aşkın ile avunurum Bana seni gerek seni” “Cennet cennet dedikleri Bir kaç köşkle bir kaç huri İsteyene ver sen onu Bana seni gerek seni..” “Bir kez gönül yıktın ise ………bu kıldığın namaz değil Yetmiş iki millet dahi ……elin yüzün yumaz değil “İlim ilim bilmektir ………..ilim kendin bilmektir Sen kendini bilmezsin …………..Bu nice okumaktır” “Dört kitabın manası bellidir bir elifte Sen elifi bilmezsin/Bu nice okumaktır” “Elif okuduk ötürü/Pazar eyledik götürü Yaratılanı hoş gör/Yaradan’dan ötürü ”Yunus der ki Ey hoca, …….gerekse var bin hacca Hepisinden iyice bir gönüle girmektir” “Yetmiş iki millete ………….bir göz ile bakmayan Şer’in dinin evliyasıysa hakikatte asidir” dizeleriyle, tüm gönüllere seslenen ve “Koca Yunus”, Miskin Yunus”, “Derviş Yunus” lâkaplarıyla anılan Yunus Emre, “Aşkın aldı benden beni/Bana seni gerek seni Ben yanarım dünü günü/ Bana seni gerek seni” diye andığı yüce Yaratıcı’ya günümüzden 700 yıl önce kavuştu. “Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı” “Söz ola ağulu aşı, bal ile yağ ede bir söz” dizesiyle de “ya hayır konuşun ya susun” diyen peygamber efendimizin yolunda olduğunu gösterdi.... “Sevelim sevilelim dünya kimseye kalmaz” diyerek, nasıl yaşamamız gerektiğini anlatırken, “Ete kemiğe büründüm, Yunus diye göründüm” dizesiyle de, bu ölümlü dünyada var olmanın sırrını, tek bir dizeyle anlatan eşsiz bir tasavvuf şairi olduğunu da kanıtladı.. Onunla ilgili söylencelerden biri şöyle Başka bir gönül sultanı olan Hacı Bektaş Veli, dergâhına gelen Yunus Emre’yi, Tapduk Emre’ye gönderir. Tapduk Emre Dergahı’nda kırk yıl hizmet eden Yunus Emre, hizmet ettiği süre içinde, dergâha bir tane olsun eğri odun getirmez… Bunun nedenini soran Tabduk Emre’ye; “Senin dergahına odunun eğrisi bile giremez” diye cevap verir... Nihayet bir gün Tapduk Emre, Yunus Emre’yi yanına çağırarak “Alacağını aldın, olgunlaştın, piştin! Yola çık ve çevreni aydınlat” der. Bu buyruk üzerine Yunus Emre yola koyulur. Yıllar sonra yeniden dergâha döner. Heyecanlıdır. Çünkü şeyhinin kendisini nasıl karşılayacağı endişesini yaşamaktadır. Yunus Emre’yi dergah kapısında Tapduk Emre’nin hanımı karşılar. Hal-hatırdan sonra,Yunus’a der ki “Sen, kapının eşiğine uzan… Tapduk Emre sana âsâsıyla dokunacak, bu kim ? diye soracak...O zaman duruma göre hareket edersin.” Olay bu şekilde gerçekleşir. Yaşlılık nedeniyle gözleri görmeyen Tapduk Emre, bastonunun yardımı ile dış kapıya doğru ilerler. Kapının eşiğine gelir. Eşik önünde oturmuş olan Yunus Emre’ye, âsâsıyla dokununca, “Bu kim?” diye sorar.. Tapduk Emre’nin hanımı “Yunus” der. Tapduk Emre “Bizim Yunus Mu?” diye sorunca , koca Yunus oturduğu yerden fırlayarak göz yaşları içinde, mürşidinin ellerine sarılır. Çünkü pîri tarafından kabul edilmiştir...O artık miskin Yunus, ermiş Yunus’tur… 1965 yılında, Atatürk Cumhuriyeti’nin, bizim gibi orta direk çocuklarına sağladığı fırsatlardan yararlanarak girdiğimiz ve öğretmenlerimizin bize öğrettiklerinden ve yüce Yaradan’dan başka bir torpilimiz olmadan kazandığımız sınavlar sonunda, Edirne Erkek Öğretmen Okulu’nda okuma hakkını elde ettiğimde, edebiyat öğretmenim merhum Dursun Çelikkol’un Yunus Emre ile ilgili anlattıklarından aklımda kalanların bir kısmını sizlerle paylaşmış oldum. Bu öykülerin dahası da var. Örneğin yıllar sonra, Yunus Emre’nin ününü duyan, ama Yunus Emre’nin verdiği mesajların dine aykırı olduğunu düşünen Molla Kasım adındaki islâm âlimi, oturduğu dere kıyısında, kağıtlara yazılmış Yunus Emre şiirlerini okuyup okuyup, şeriata aykırı diyerek, bir kısmını sağa sola, bir kısmını akan dere suyuna atar. Fakat bir şiirde donup kalır! Çünkü donup kaldığı bu şiirde Yunus Emre “Derviş Yunus bu sözü eğri büğrü söyleme /Seni sigaya çeken bir Molla Kasım gelir” demektedir. Bu dizeleri okuyan Molla Kasım iliklerine kadar titrer, şiirleri atmayı bırakır. Yunus’un ermiş velî olduğuna inanır... O günden sonra Yunus Emre’nin yazdığı 3000 şiirden 1000 tanesini balıkların, 1000 tanesini kuşlarla meleklerin ve geri kalan 1000 tanesini de insanların okuduğuna inanılır.. Ben Ali Koç Elegeçmez öğretmen, Molla Kasım adını ilk kez, internette tarihi ile kayıtlı olan “Edirne’de Bir Eski Mezarlık” adlı şiirimde kullanmıştım.. Evet, öğrencilerine, ballandıra ballandıra Yunus’u anlatan Dursun Çelikkol öğretmenimizi rahmetle anarken, başka bir bilgiyi de anmadan geçemeyeceğim.. Unesco, 1991 yılını Yunus Emre’nin doğumunun olarak kutladı ve 2021 yılını da anma ve kutlama yapılacak yıllar arasına alarak Yunus Emre’ye adadı. Bunun üzerine Cumhurbaşkanı sayın Recep Tayip Erdoğan, 29 Ocak 2021 tarihli genelgesine ek olarak yayımladığı tarih ve 31393 sayılı genelge ile 2021 yılının “Yunus Emre ve Türkçe Yılı” ile birlikte, İstiklâl Marşımızın kabul edilişinin Hacı Bektaş Veli ve Ahi Evren Yılı olarak anılmasını istediler... Bu vesileyle yazdığım bu yazıda, Yunus Gönlü taşıyan bütün merhumların makamlarının cennet olmasını, hepimizin sevdiklerimizle birlikte güzel bir Ramazan Bayramı geçirmemizi ve daha sağlıklı günlere ulaşmamızı diliyorum… Esen kalınız. Yorum Gönder 0 Facebook Yorumları 0 Dikkat! Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun. Üye Girişi Üye Ol Üye Girişi
Yunus Emre Hakkında Bilgi Taptuğun dergahına kırk yıl hep doğru odun taşıdığı rivayet edilen Yunus için anlatılanların ne kadarı gerçektir, bunu bilemiyoruz ama yediyüz yıldan beri hep doğruyu, güzeli, iyiyi söyleyen Yunus, elbette ki içi ile, dışı ile, katıksız bağlanışları ile gerçek bir velidir. Mal sahibi mülk sahibi Hani bunun ilk sahibi Mal da yalan mülk de yalan Var biraz da sen oyalan. diyen Yunus’un kalbi Allah’ın hazinelerinden kimbilir nanca nasip almıştı. Selçuklar Asrı», Anadolu’nun maddî ve manevî mânâda Altın Asrı »dır. Bu asır faziletin dilini, kâh Yunus’un ilâhisine, kâh Mevlâna’nın semasına terketmiştir… İnanışların en katıksızı Yunus’tadır… Sözün en vecizi Yunus’tadır. İman Yunus’tadır… Aşk Yunus’tadır. Taptuk’un dergâhında pise pişe bir kor haline geldi. Gitti her yeri nuruyla doldurdu. Ama kendisini hep o mütevazı kalıbın içinde mahviyetkâr bir ruh olarak gördü. Taptuğu yüzüstü bırakıp dergâhtan kaçmasını herkes başka türlü yorumlar. Lâkin biz Yunus’un Dergâha yük olmaması için kaçtığını» sanıyoruz. Yunus hangi makama erdiğini bilmiyordu… Şeyhi Taptuğa yalnız bu konuda inanmamıştı. Fakat bir âsâ, bir abâ ile dağlara düştüğü gün Erenlerden» olduğunu başkalarından duydu. Döndüğü zaman Taptuk kendisini kabul etti ama tarizde de bulunmadan edemedi. — Sen ne mertebede olduğuna biz söylediğimiz zaman inanmadın da, yabancılardan duyunca mı inandın?» Taptuk kerâmet göstermişti. Yunus Tapduğun ellerine kapandı… Yunus, seven adamdır. O serâpa aşktır. İlmi, aşk potasını yakmak için yakıt yapacak kadar aşk adamıydı… O, yaradanı seviyordu. Yaradılanı seviyordu. Bülbül gibi şakıyan Türkçesi ve tevazu ile ne güzel seslenir. Yaradılanı hoş gör Yaradandan ötürü Yalnız bu iki mısra bir insanı şair, bir şairi aşk adamı yapmaya yeter. Mübarek gecelerde buhurdanlardan ne zaman buhur kokusu yayılırsa, Yunus’un mısraları da bu kokularla birlikte uhrevî bir terennüm halinde Müslüman evlerini doldurup taşar. Yunus, Mevlâna’nın Mesnevi’de uzun uzun anlattıklarını bir iki mısrada söyliyen bir Velidir. Mevlâna, Yunus için hatırımızda kaldığına göre şöyle söyler İlimde hangi merhaleye ulaştımsa, karşımda Yunus denilen Türkmen dervişini gördüm.» Bir başka rivayet daha vardır. Güya Yunus Mevlâna’nın Mesnevi’sini dinledikten sonra — Güzel, güzel ama demiş; uzun yazmışsın. Hazret-i Mevlâna Türkmen Dervişi dediği Yunus’a sorar — Sen olsan nasıl yazardın? Ben olsam» der koca Yunus Etle deriye büründüm, Yunus diye göründüm. der. Eskişehir’de mezarı olduğu söylenir… Karaman’da Yunus’a ait bir mezar bulunduğu iddia edilir. Ama Yunus’un yattığı yer Mevlâna’nın deyimiyle Ârif olan kişilerin kalpleri»dir… kaynaknkfu Etiketlerbilgi, hakkında, hayatı, kimdir, yazı, Yunus Emre, Yunus Emre Hakkında Bilgi 0, Yunus Emre kimdir? Anadolu’da yaşamış büyük Türk halk şairi ve mutasavvuf olan Yunus Emre ile ilgili Yunus Emre’yi anlatan yazı.
yunus emre yi anlatan yazı