ENGÜZEL ANNELER GÜNÜ ŞİİRLERİ! ANNEM. Anne gibi var mıdır Bize kanat kol geren? Ahmet Kutsi Tecer. SEVGİLİ ANNECİĞİM. Ödenmez emek senin, Titreyen yürek senin,
AHMETKUTSİ TECER’İN İLK ŞİİR KİTABI: “ŞİİRLER” Hayat, bazen sürpriz yapar. Adam Sanat’ta başlayıp, Yasakmeyve’de sürdürdüğüm “Şiir Kitapları Sözlüğü”nde kitapları ilk baskılarıyla ve kapak düzenleriyle tanıtmaya özen göstermiştim. Sıra Ahmet Kutsi Tecer’e gelince iş zorlaştı. Çünkü, sağlığında yayımladığı biricik kitabının 1932
Şiirsitesi, 200'e yakın ünlü şairin eşsiz eserlerinden oluşan bir şiir arşivi. Şiir ile ilgilenenler bu siteden birbirinden güzel şiirlere ulaşabilir ve keyifle okuyabilirler Şiir Sitesi.
İsminiTürk şair Ahmet Kutsi Tecer 'den almıştır. Sanatçının fan clubu 'Gamzeli Sendromlular' olarak anılmaktadır. Anne tarafı Zonguldak, Kaynak: Kutsi. Canik Dağları , Köse Dağları Dergide Necip Fazıl Kısakürek'in başyazıları ve şiirlerinden başka Ahmet Hamdi Tanpınar , Ahmet Kutsi Tecer, Ahmet Muhip
udZ45j. Fikriyat ailesi olarak, başımızın tacı tüm annelerimizin Anneler Günü'nü kutluyor, onlara ithafen derlediğimiz şiirleri siz Fikriyat okuyucularının beğenisine sunuyoruz! Ümit Yaşar Oğuzcan - Anacığım Nasıl hatırlamam anacığım nasıl Kaç geceler bana ninni söylerdi Hasta olunca oydu başucumda bekleyen Biraz yorulmayayım, üzülmeyeyim, hemen Alır kucağına okşardı, saçlarımı öperdi. Nasıl hatırlamam anacığım nasıl Uzun kış geceleri masal masaldı Güzel çoban kızları, iyi kalpli sultanlar Bir suyun akışı gibi geçip gitti zamanlar Şimdi ne o dünkü çocuk, ne de o masal kaldı. Nasıl hatırlamam anacığım nasıl Yıkayan oydu mürekkep lekeli parmaklarımı Akşam biraz geciksem yollara düşerdi Sokağa çıkarken "Yavrucuğum üşütme" derdi. Hemen bir kazak örerdi biraz boş kaldı mı. Nasıl hatırlamam anacığım nasıl Bilirim yine kalbinde yerim anacığım Selam sana Anneler Günü İstanbul'dan Yeni dönmüşçesine bir akşam okuldan Vefalı ellerinden öperim anacığım. Anama - Aşık Veysel Dokuz ay koynunda gezdirdi beni Ne cefalar çekti ne etti anam Acı tatlı zahmetime katlandı Uçurdu yuvadan yürüttü anam Anaların hakkı kolay ödenmez Analara ne yakışmaz ne denmez Kan uykudan gece kalkar gücenmez Emzirdi salladı uyuttu anam Anam doğurdu beni Sivas ilinde Sivralan Köyünde tarla yolunda Azığı sırtında orak elinde Taşlı tarlalarda avuttu anam Ben yürürdüm anam bakar gülerdi Huysuzluk edersem kalkar döverdi Hemen kucaklayıp okşar severdi Çirkin huylarımı soyuttu Anam Çocuktum anam bana ders verdi Okumamı çalışmamı öngördü Milletine bağlı ol da dur derdi Vatan sevgisini giyitti anam Tükenmez borcum var anama benim Onun varlığından oldu bedenim Kimi köylü kızı kimisi hanım Ta ezel tarihte kayıtlı anam Veysel der kopar mı analar bağı Analar doğurmuş ağayı beyi İşte budur sözlerimin gerçeği Okuttu öğretti büyüttü anam Arif Nihat Asya - Anne İlk kundağın Ben oldum, yavrum; İlk oyuncağın Ben oldum. Acı nedir Tatlı nedir… Bilmezdin Dilin damağın Ben oldum. Elinin ermediği Dilinin dönmediği Çağlarda yavrum Kolun kanadın Ben oldum, Dilin dudağın Ben oldum. Belki kıskanırlar diye Gördüklerini Sakladım gözlerden Gülücüklerini… Tülün duvağın Ben oldum! Artık isterlerse adımı Söylemesinler bana 'Onun Annesi' diyorlar… Bu yeter sevgilim bu yeter bana! Bir dediğini İki etmeyeyim diye Öyle çırpındım ki Ve seni öyle sevdim sana O kadar ısındım ki Usanmadım, yorulmadım, çekinmedim Gün oldu kırdın… İncinmedim; İlk oyuncağın Ben oldum.. Yavrum Son oyuncağın Ben oldum… Layık değildim Layık gördüler Annen oldum yavrum Annen oldum! Cahit Sıtkı Tarancı - Anne Ne Yaptın Anne sana kim dedi yavrunu doğurmayı? Sanki karnında fazla yaramazlık mı ettim? Senden istemiyordum ne tacı ne sarayı Karnında yaşıyordum kafiydi saadetim. Bir kere doğurdunsa sonra niçin büyüttün? Kundakta beşikte de bir zahmetim mi vardı? Koynundan niçin attın yavrunu bütün bütün. Bilmiyor muydun ki o yalnızlıktan korkardı? Sütünden tatlı mıdır anne sanki bu hayat? Bana sorsana anne yaşamak bir hüner mi? El aç yalvar gündüze geceye boyun uzat Bu uğurda bir ömür çürütmeye değer mi? Karnında yaşıyordum kafiydi saadetim Anne istemiyordum ne tacı ne sarayı Anne karnında fazla yaramazlık mı ettim? Anne sana kim dedi yavrunu doğurmayı? Sezai Karakoç - Anneler ve Çocuklar Anne öldü mü çocuk Bahçenin en yalnız köşesinde Elinde siyah bir çubuk Ağzında küçük bir leke Çocuk öldü mü güneş Simsiyah görünür gözüne Elinde bir ip nereye Bilmez bağlayacağını anne Kaçar herkesten Durmaz bir yerde Anne ölünce çocuk Çocuk ölünce anne Necip Fazıl Kısakürek - Anneciğim Ak saçlı başını alıp eline, Kara hülyalara dal anneciğim! O titrek kalbini bahtın yeline, Bir ince tüy gibi sal anneciğim! Sanma bir gün geçer bu karanlıklar, Gecenin ardında yine gece var; Çocuklar hıçkırır, anneler ağlar, Yaşlı gözlerinle kal anneciğim! Gözlerinde aksi bir derin hiçin, Kanadın yayılmış, çırpınmak için; Bu kış yolculuk var, diyorsa için, Beni de beraber al anneciğim! Hilmi Yavuz - Annem ve Akşam bir kapı açıldı, ansızın, baktık akşam!.. kimse benzemez oldu kendine; kimbilir ne kadar hüzünlü artık, bir odadan ötekine geçmek bile… sen neysen o kadarsın, ey akşam! annem içini çekiyor kimi ansa; ürkü!.. biri ansızın bir gül koparsa; şimdi uzak olandır neye ulaşsam… ah, akşamdan bile ürküyor çocuk; her yer alacakaranlık gurbet; soldu annem, solarken goblen ve tülbent; ve akşamın ucuna doğru yolculuk… bir türkü söylendi, neyin tadı var? akşam bile bitti, kalmadı çünkü… çekildik, bir başına kaldı o türkü; kapılar arkamızdan kapanmadılar. Haydar Ergülen - Anne Sahi senden mi doğdum anne Yollar nehirler kuşluk vakitleri dururken Bir insandan mı doğar bir çocuk Anne senin yüreğin taş olsa dayanır mı Kuş olsa çiçek olsa gündüz olsa Kırılmaz mı acıdan bir sap menekşenin boynu Bu kez dağlar doğursun beni anne Sen de ılık bir yağmur ol Durmadan yağ kanayan yerlerime Mesut Sütçü - Anne Sızlayan Türkçem Anne Sızlayan Türkçem Kahır mektubum. Kollarında şefkat denizi Sar beni anne Özlemin içimde derinleşen vadi Her "anne" sözü bıçak kesiği Gurbet öğüttü sabır taşını Gel anne Uzağındayım Yalnızım Hüznün düşüyor her yanıma Seni arıyorum anne Hasret tüten türkülerde Seni söylüyorum Duy anne Yüzün rüyalarıma çarpıyor Sen sanıyor uyanıyorum Adın duru bir ırmak Gönlümde akan Anladım anne Başka sevgiler yalan… Anne dilimde buruk sözler Diyemiyorum sana hasretimi Sensiz aşların tadı yok Bir gelsem yanına Bir duysam sesini bir diyebilsem Anne. Nevzat Çelik - Anneler Günü eşildir artık yüreğinde kara bulut bugün anneler günü annem beni unut evde acılar koynuna yan gelip yatmış inadına giyin sen de mayısa batmış yürü sokakta çocukların düşü aksın yürü ki saksıda çiçekler sana baksın diline geç anılarından bir türkü seç beş yıl büyüdüğüm okulun önünden geç ıslanırsa anıların güneşte kurut senin günün bugün unutma, beni unut git mavi denizin tam kıyısında dur durma eteğinden beni bir daha savur annem yıldız kayıyor içinden dilek tut koşuyor sana kısa pantolonlu çocuk gözünde, gözümde, gözlerinde bin umut Barış Erdoğan - Anneler Neden Bayramda Kanar Pazen elbiseler dikmeye otururdu annem bayram önceleri gül desenli yerlerde elini dikerdi anısı iğnelerde biz bir gökyüzü atlasında yitirdik kardeşçe ormanımızı saçlarında kaldı erken kar gülüşü geç kalan yağmur sıcaklığında sus/uzluğumuz makilik, yetim çocuk sıskalığında ah annem cılız derdi, arık derdi, kuru derdi anlamazdık aymazlığımızı hoşgör utanır oldum gözlerini bulandırmaktan mevsim yazken kışları kim saklar koynunda kanat kanat açılırken anneler neden bayramlarda kanar buldum bilemedim bildim bulamadım kurşun neden seker annelerin göğsünde derdim derlerdi evlatları vardır Ahmet Erhan - Bugün de Ölmedim Anne Yüreğimi bir kalkan bilip sokaklara çıktım Kahvelerde oturdum çocuklarla konuştum Sıkıldım, dertlendim, sevgilimle buluştum Bugün de ölmedim anne Kapalıydı kapılar, perdeler örtük Silah sesleri uzakta boğuk boğuk Bir yüzüm ayrılığa, bir yüzüm hayata dönük Bugün de ölmedim anne Üstüme bir silah doğruldu sandım Rüzgar, beline dolandığında bir dalın Korktum, güldüm, kendime kızdım Bugün de ölmedim anne Bana böylesi garip duygular Bilmem niye gelir, nereye gider? Döndüm işte; acı, yüreğimden beynime sızar Bugün de ölmedim anne. Ahmet Haşim - Sensiz Annemle karanlık geceler bazı çıkardık. Boşlukta denizler gibi yokluk ve karanlık Sessiz uzatır tâ ebediyetlere kollar… Guyâ o zaman, bildiğimiz yerdeki yollar Birden silinir, korkulu bir hisle adımlar Tenha gecenin vehm-i muhâlâtını dinler… Yüksekte sema haşr-ı kevâkiple dağılmış, Yoktur o sükûtunda ne rüya, ne nevâziş; Bir sâ'ir-i mechul-i leyâli gibi rüzgâr, Hep sisli temasiyle yanan hislere çarpar. Ahmet Hamdi Tanpınar - Annem İçin Issız bir mezarlık, kimsesiz bir yer Gölgesinde ulu, loş bir mâbedin Bir yığın toprakla bir parça mermer Sırrıyla haşr olmuş orda ebedin. Bir yığın toprakla bir parça mermer, Üstünde yazılı yaşınla, adın; Baş ucunda matem renkli serviler Hüznüyle titreşir sanki hayatın. Seni gömdük anne yıllarca evvel Gözyaşlarımızla bu ıssız yere Kimsesiz bir akşam ziyaya bedel Matem dağıtırken hasta kalblere. Kimsesiz bir akşam, ezelden yorgun Hüznüyle erirken Dicle'de sessiz, Öksüzlük denilen acıyla vurgun Bir başka ölüydük bu toprakta biz. Ahmet Kutsi Tecer - Annem Tatilleri yanında geçiririm annemin, Bir aydınlık belirir o sararmış benzinde; Bu sevimli günlerde gamdan, tasadan emin, Avunurum bir çocuk gibi onun dizinde. Ömrüm eski bir masal havasına bürünür, Mesut günler yaşarım, yarınları anmadan; Günler bitmeyecekmiş gibi uzun görünür, Gülerim, eğlenirim, şakırım usanmadan. Cahit Sıtkı Tarancı - Anacığım Bir gün sılaya geldiğimde, Bir şeyler sezersen halimde, Hiç şaşmayasın anacığım. Başımı koyup dizlerine, Uzun uzun ağlayacağım Bütün insanların yerine. Yahya Kemal Beyatlı - Ufuklar Annemin naʹşını gördümdü; Bakıyorken bana sâbit ve donuk gözlerle. Acıdan çıldıracaktım. Aradan elli dokuz yıl geçti. Ah o sâbit bakış elʹan yaradır kalbimde. O yaşarken o semâvî, o gülümser gözler Ne kadar engin ufuklardı bana. Sezai Karakoç - Anneler ve Çocuklar Anne öldü mü çocuk Bahçenin en yalnız köşesinde Elinde siyah bir çubuk Ağzında küçük bir leke Çocuk öldü mü güneş Simsiyah görünüyor gözüne Elinde bir ip nereye Bilmez bağlayacağını anne Kaçar herkesten Durmaz bir yerde Anne ölünce çocuk Çocuk ölünce anne Ahmet Erhan - Oğul Anne ben geldim, üstüm başım Uzak yolların tozlarıyla perişan Çoktan paralandı ördüğün kazak Üzerinde yeşil nakışlar olan Anne ben geldim, yoruldum artık Her yol ağzında kendime rastlamaktan Hep acılı, sarhoş ve sarsak Şiirler çırpıştıran bi adam Kurumuş kuyunun suyu, incirin sütü çoktan çekilmiş Bir zamanlar dünya sandığım bahçeyi Ayrık otları, dikenler bürümüş Kapıdaki çıngırak kararmış nemden At nalı ve sarımsak duruyor ama Oğlum, mektup yaz diyen Sesin hala kulaklarımda Anne ben geldim, ağdaki balık Bardaktaki su kadar umarsızım Dizlerin duruyor mu başımı koyacak? Anne ben geldim, oğlun, hayırsızın… Gülten Akın - Eksik Şiir Çorbasını büyüleyen biridir anneler Hasta yatağımızda Elleri yüzleri hoş kokar Ceyhun Atuf Kansu - Uyuyan Güzel Anneye Anne, bahar geliyor uyansana Çık altın eşikte bekle beni, En güzel tılsımları buldum sana Koklayabilmek için nefesini. Yeni açmış şu erik hatırlatır Bana ağaçları çok sevdiğimi, Sevginle mi ıslanmış şu sonsuz kır, O kara bırakmışsın gözlerini. Gül güzel annem benim, benim rüyam İçimden çiçekli bir yol var sana, Senin yerine biraz ben uyusam Anne bahar geliyor uyansana. Nazım Hikmet - Seni Düşünürüm Seni düşünürüm anamın kokusu gelir burnuma dünya güzeli anamın. Binmişim atlıkarıncasına içimdeki bayramın fır dönersin eteklerinle saçların uçuşur bir yitirip bir bulurum al al olmuş yüzünü. Orhan Veli Kanık - Rüya Annemi ölmüş gördüm rüyamda. Ağlayarak uyanışım Hatırlattı bana, bir bayram sabahı Gökyüzüne kaçırdığım balonuma bakıp Ağlayışımı.
Şiirler Anneler Şiiri / Ahmet Kutsi Tecer Dal bir gün dedi ki tomurcuğuna– Tenimde bir yara işler gibisinTitrerim rüzgarlar keder vermesin. Anneler beşikten der çocuğuna– Acını görmesin gözüm alemdeTeselli demeksin bana son demde. Bütün ümitleri yel alır giderTomurcuk açılır, sel alır giderAnneler büyütür, el alır gider. AHMET KUTSİ TECER BÜTÜN ŞİİRLERİ İlgili Categories Şiirler Tagged as Ahmet Kutsi Tecer, Ahmet Kutsi Tecer Anneler, Ahmet Kutsi Tecer Anneler oku, Ahmet Kutsi Tecer Anneler şiir, Ahmet Kutsi Tecer Anneler şiiri, Ahmet Kutsi Tecer Anneler şiiri oku, Ahmet Kutsi Tecer bütün şiirleri, Ahmet Kutsi Tecer Şiir, Ahmet Kutsi Tecer Şiiri, Ahmet Kutsi Tecer Şiirleri, Ahmet Kutsi Tecer Şiirleri listesi, Anneler, Anneler oku, Anneler şiir, Anneler şiiri, Anneler şiiri Ahmet Kutsi Tecer, Anneler şiiri Ahmet Kutsi Tecer oku, Anneler şiiri oku, Şiir, Şiir Sitesi, Şiirler, Şiirleri
Cumhuriyet edebiyatımızın şair ve yazarlarından olan Ahmet Kudsi, babasının memuriyeti sebebiyle 4 Eylül 1901’de Kudüs’te doğmuştur. Asıl adı Ahmet olup Kutsi ismi doğduğu yer olan Kudüs’ten dolayı verilmiştir. İlk öğrenimini Kudüs’te bir Fransız okulu olan Kudüs Frers Okulu’nda tamamlamıştır. Ahmet Kutsi, babasının Kırklareli’ne tayini sebebiyle orta okulu Kırklareli’de, lise öğrenimini Kadıköy Sultanisinde tamamlamıştır. Lise sonrası iki yıllık olan Halkalı Yüksek Ziraat Okulu’ nu bitirmiştir. Daha sonra Yüksek Öğretmen okulu imtihanını kazanarak iki yıl İstanbul Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’ne devam etmiştir. 1925 yılında, Yüksek Öğretmen Okulu bursuyla biyoloji öğrenimi için gönderildiği Paris Sarbonne Üniversitesi’nde felsefe öğrenimini sürdürdü, ancak bu öğrenimini de tamamlayamadan yurda döndü ve tekrar Edebiyat Fakültesi’ne devam ederek öğrenimini tamamladı. 1930’da Gazi Eğitim Enstitüsü’ne edebiyat öğretmeni olarak atandı. Ahmet Kutsi, mecburi hizmetinden dolayı Sivas’a Milli Eğitim Müdürü olarak atandı. Sivas, Ahmet Kutsi için yönünü bulması bakımından önemli bir yer olmuştur. Âşık geleneğinin büyük bir canlılıkla yaşatıldığı bu ilimizde şiirin, çalışmalarının kaynağını bulmuştur. Ahmet Kutsi, Sivas’ın Deliktaş Köyü’nden olan Ruhsati’nin bir şiirinde geçen Tecer Dağının adını soyadı olarak almıştır. Ahmet Kutsi 1931’de Sivas’ta “Halk Şairlerini Koruma Derneğini” kurdu. Bu çalışmalar Halk müziğinin tanınmasında, bu müziğin okula ve radyoya girmesinde önemli bir rol oynadı. 1934’te Yüksek Öğrenim Genel Müdürü oldu. Yedi yıl süren bu görevi sırasında özellikle Devlet Konservatuarı’nı teşkilatlandırdı. 1942’de Talim ve Terbiye Kurulu üyeliğine atandı ardından Adana ve Urfa milletvekili oldu. 1942-46 1941-45 yılları arasında ülkü mecmuasını yönetti. Bu yıllarda köy temsilcileri ile ilgilendi, köy tiyatrosunu inceledi ve Koç yiğit Köroğlu oyununu yazdı. 1948’de Devlet Konservatuarı’na, 1949’da Paris Kültür Ateşeliğine atandı; daha sonra UNESCO Uluslararası Çocuk Yardımlaşma Derneği Yürütme Komitesi Türk Delegesi oldu. 1951’de Galatasaray Lisesinde,1953’te İstanbul Konservatuar ında görevlendirildi. 1957’de Güzel Sanatlar Akademisinde estetik dersleri verdi; İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Enstitüsünde ve İstanbul Radyosunda folklor öğretmenliği yaptı. 1966’da İstanbul Eğitim Enstitüsü Öğretmeni iken yaş haddinden emekli oldu; 25 Temmuz 1967’de İstanbul’da öldü ve Zincirli kuyu mezarlığı’na defnedildi. Ahmet Kutsi Tecer’in Edebi Kişiliği Ahmet Kutsi, ilk öğrenimini Kudüs’te bir Fransız okulu olan Freres okulu’ nda, orta öğrenimini Kıklareli’de lise öğrenimi Kadıköy Sultanisi’nde, yüksek öğrenimini Halkalı Yüksek Ziraat Okulu’ nda, İstanbul Darülfünun’ da üniversite ve Paris Sarbonne Üniversitesi’ nde öğrenim görerek öğrenimini tamamlamıştır. Yolcular yolcular! Deniz çağırıyor,Çağırıyor suların kükreyen çıldıran sular bağırıyor,Bağırıyor toplamak için herkesi. Ahmet Kutsi, Beş Hececiler’ den sonra, bu vezne yeni ses ve söyleyiş imkânları getiren Necip Fazıl Kısakürek, Ahmet Hamdi Tanpınar ve Ahmet Muhip Dıranas kuşağındandır. Önce tekçi temaları özellikle aşk, ölüm, ıstırap konularını işledikten sonra Faruk Nafiz’ in açtığı yolda fakat onun tarzından çok türkülerde âşıklarda yol alan memleket şiirlerine yönelmiştir. Kimisi bir ülküye bağlı, kimisi biraz resmi ve zorlama kokan, kimisi de Anadolu’ nun eski efsanelerine dokunan bu şiirler, Ahmet Kutsi’ nin asıl kişiliğini gösterir. Orhan Veli neslinden önce, Türk şiirini sade, saf ve çıplak hale getirenlerin başında Ahmet Kutsi gelir. Duygularını benzetmelerden ve sıfatlardan ayıklayıp, teferruatta değil öze önem verdiği üslubu çıplak dili de üslubu gibi yapmacıksız, tabiî ve canlı; halkın günlük konuşma dilidir. Ahmet Kutsi, şiirlerini tema bakımından ikiye ayırmak mümkündür şahsi duyguları işleyenler ve yurt sevgisini dile getirenler. Şahsi duygularına yer verdiği şiirlerinde aşk, tabiat, metafizikölüm, hayat gibi temalar; yurt sevgisini dile getiren şiirlerinden dolayı “memleketçi şiir” in temsilcileri içinde yer alır. Ahmet Kutsi, genellikle halk şiirlerinin sekizli ve on birli hece ölçüsüne ve milli nazım birimi olan dörtlüğe bağlı kalmış; bazen da heceyi yeni ölçülerle denemiştir. Ahmet Kutsi, yalnız halk edebiyatı sınırları içinde kalmamış, Divan Edebiyatının ritmik bir biçimi olan “müstezat” heceye uygulamayı başarmıştır. Şiirin dış yapısını kurarken kâfiyenin imkânlarından daima faydalanmış ve daha çok zengin kâfiyeyi tercih etmiştir. Ahmet Kutsi’ nin ilk şiirleri 1921-1922’de Dergah Mecmuasında, 1924-25 yıllarında Milli mecmuada yılları arası şiir bakımından en verimli olduğu dönemdir. 1932′ de Ahmet Kutsi’ nin kendi eliyle yayımladığı “Şiirler”adlı kitabından sonra şiirlerinin çoğu Varlık, Oluş, Yücel, Ülkü ve Türk Düşüncesi dergilerinde yayımlanmıştır. Ahmet Kutsi’ nin Şiirlerinin kaynağı halktır . Bundan dolayı saz şiirinin ve âşık tarzının bütün inceliklerini sabırla araştırıp folklor değerleriyle birleştirmiştir. Böylece milli bir şiir meydana getirmek istiyordu . Sanat hayatımızdaki durgunluğun altında kendi kendinden emin olmayan , ruhunun içinde yürümekten korkan mütereddit bir insan ” tipimiz olduğunu belirterek milli sanatımızı kurmak isteyenlere yol göstermiştir. Ahmet Kutsi, milli Eğitim Müdürü olarak Sivas’a tayin edilince folklor hevesine çok sağlam bir zemin bulmuş oldu ve Halk kültürünün ortaya çıkması için bütün kuruluşlardan faydalandı. Bu hususta daha İstanbul’da öğrenci iken Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu kendisine yol gösterici olmuş, Fındıkoğlu’nun yönettiği Halk Bilgisi mecmuasında Paris kütüphanelerinde yaptığı çalışmalar yayımlanmıştır. Özellikle “Köroğlu” yazısı onun Türk edebiyatında isminin duyulmasında etkili olmuştur. Ahmet Kutsi’ nin Sivas’ ta “Halk Şairleri Bayramı” düzenlemesiyle Âşık Veysel, Talibi ve Ali İzzet gibi âşıkları tanıdı. Türk folklor zenginliklerini o devrin “Halkevleri” ne; her ilde çıkan Halkevi dergilerine ve özellikle de 1941-1945 yılları arası çalıştığı Ankara’ da yayımlanan Ülkü dergisine getirenlerin başında Ahmet Kutsi vardı. Ülkü dergisini bir köy şiirleri ve folklor “mektebi” haline getirmiştir. Ahmet Kutsi, tiyatro türünde de eserler vermiştir. Paris’ e gidince modern Avrupa tiyatrosunu tanımış, yurda dönünce batı tekniği ile folklor ve halk malzemesini işlemek suretiyle milli tiyatroya ulaşmak istemiştir. Tiyatro türünde kendisine ilk şöhreti sağlayan, geleneksel tiyatromuzdan esinlenerek yazdığı Köşebaşı’ dır. Ahmet Kutsi, tiyatro oyunlarının iki belirgin özelliği vardır 1. Biçim yönünden tiyatro geleneğimizden, halk kültüründen ve halk motiflerinden faydalanarak halkın konuştuğu Türkçe’ yi şiirli bir dille yazıya geçirmiş; 2. Muhteva yönünden ise geçmişten geleceğe doğru uzanan bir süreç içinde dikkatlice gözlediği toplumumuzu özellikle toplumsal değişme, özüne yabancılaşma ve zıtlıklarıyla tasvir ederek diyalektik açıdan ele almıştır. Ahmet Kutsi, gençlik yazılarından birinde “Ben ömrüm boyunca Anadolu’yu dinleyeceğim ve onun sesini dinletmeğe çalışacağım.” demişti. Bu sözüne bağlı kalarak Avrupa’ da öğrendiklerini memleket sevgisi ile birleştirip tam bir olumlu aydın örneği vermiştir. Folklor ve âşık şiirinin Türkiye’ de yayılışı, radyoları ve memleketi kuşatması bakımından büyük emek ve hizmetleri görülmüştür. Ahmet Kutsi, halk şairlerinin son büyüklerinden olan Âşık Veysel’ i Sivas’ ın Sivralan köyündeki yalnızlığından çıkarıp bütün ülkeye tanıtmıştır. Müze ve kütüphanelerdeki eski yazmalar, vesikalar, minyatürler, kenar köşeye atılmış cönkler arasından belgeler çıkararak Yunus Emre ve Karacaoğlan’ın hayatına ışık tutmuştur. Eski Türk dansları, oyun kolları, Köylü Temsilleri, orta oyunu üzerinde çok önemli araştırmalar yapmıştır. Ayrıca Köylü Temsillerini ciddi manada ilk inceleyen Ahmet Kutsi’ dir. Ahmet Kutsi TECER’in Eserleri ŞİİR Şiirler 1932 Tüm Şiirleri ölümünden sonra, 1980 OYUN Yazılan Bozulmadan 1947 Köşebaşı 1948 Köroğlu 1949 Beş Mevsim 1957 Bir Pazar Günü 1959 Satılık Ev 1961 de oynandı , kitaplaşmadı İNCELEME Sivas Halk Şairleri Bayramı 1932 Köylü Temsilleri Köy seyirlik oyunları derlemesi, 1940 Türk Folklorunda Sosyal Mesele 1969
NERDESİN Geceleyin bir ses böler uykumu, İçim ürpermeyle dolar-Nerdesin? Arıyorum yıllar var ki ben onu, Âşıkıyım beni çağıran bu sesin. Gün olur sürüyüp beni derbeder, Bu ses rüzgârlara karışır gider. Gün olur peşimden yürür beraber, Ansızın haykırır bana-Nerdesin? Bütün sevgileri atıp içimden, Varlığımı yalnız ona verdim ben. Elverir ki bir gün bana, derinden, Ta derinden, bir gün bana "Gel" desin. Ahmet Kutsi TECER
Cumhuriyet edebiyatımızın şair ve yazarlarından olan Ahmet Kudsi, babasının memuriyeti sebebiyle 4 Eylül 1901’de Kudüs’te doğmuştur. Asıl adı Ahmet olup Kutsi ismi doğduğu yer olan Kudüs’ten dolayı verilmiştir. İlk öğrenimini Kudüs’te bir Fransız okulu olan Kudüs Frers Okulu’nda tamamlamıştır. Ahmet Kutsi, babasının Kırklareli’ne tayini sebebiyle orta okulu Kırklareli’de, lise öğrenimini Kadıköy Sultanisinde tamamlamıştır. Lise sonrası iki yıllık olan Halkalı Yüksek Ziraat Okulu’ nu bitirmiştir. Daha sonra Yüksek Öğretmen okulu imtihanını kazanarak iki yıl İstanbul Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’ne devam etmiştir. 1925 yılında, Yüksek Öğretmen Okulu bursuyla biyoloji öğrenimi için gönderildiği Paris Sarbonne Üniversitesi’nde felsefe öğrenimini sürdürdü, ancak bu öğrenimini de tamamlayamadan yurda döndü ve tekrar Edebiyat Fakültesi’ne devam ederek öğrenimini tamamladı. 1930’da Gazi Eğitim Enstitüsü’ne edebiyat öğretmeni olarak atandı. Ahmet Kutsi, mecburi hizmetinden dolayı Sivas’a Milli Eğitim Müdürü olarak atandı. Sivas, Ahmet Kutsi için yönünü bulması bakımından önemli bir yer olmuştur. Âşık geleneğinin büyük bir canlılıkla yaşatıldığı bu ilimizde şiirin, çalışmalarının kaynağını bulmuştur. Ahmet Kutsi, Sivas’ın Deliktaş Köyü’nden olan Ruhsati’nin bir şiirinde geçen Tecer Dağının adını soyadı olarak almıştır. Ahmet Kutsi 1931’de Sivas’ta “Halk Şairlerini Koruma Derneğini” kurdu. Bu çalışmalar Halk müziğinin tanınmasında, bu müziğin okula ve radyoya girmesinde önemli bir rol oynadı. 1934’te Yüksek Öğrenim Genel Müdürü oldu. Yedi yıl süren bu görevi sırasında özellikle Devlet Konservatuarı’nı teşkilatlandırdı. 1942’de Talim ve Terbiye Kurulu üyeliğine atandı ardından Adana ve Urfa milletvekili oldu. 1942-46 1941-45 yılları arasında ülkü mecmuasını yönetti. Bu yıllarda köy temsilcileri ile ilgilendi, köy tiyatrosunu inceledi ve Koç yiğit Köroğlu oyununu yazdı. 1948’de Devlet Konservatuarı’na, 1949’da Paris Kültür Ateşeliğine atandı; daha sonra UNESCO Uluslararası Çocuk Yardımlaşma Derneği Yürütme Komitesi Türk Delegesi oldu. 1951’de Galatasaray Lisesinde,1953’te İstanbul Konservatuar ında görevlendirildi. 1957’de Güzel Sanatlar Akademisinde estetik dersleri verdi; İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Enstitüsünde ve İstanbul Radyosunda folklor öğretmenliği yaptı. 1966’da İstanbul Eğitim Enstitüsü Öğretmeni iken yaş haddinden emekli oldu; 25 Temmuz 1967’de İstanbul’da öldü ve Zincirli kuyu mezarlığı’na defnedildi. Ahmet Kutsi Tecer’in Edebi Kişiliği Ahmet Kutsi, ilk öğrenimini Kudüs’te bir Fransız okulu olan Freres okulu’ nda, orta öğrenimini Kıklareli’de lise öğrenimi Kadıköy Sultanisi’nde, yüksek öğrenimini Halkalı Yüksek Ziraat Okulu’ nda, İstanbul Darülfünun’ da üniversite ve Paris Sarbonne Üniversitesi’ nde öğrenim görerek öğrenimini tamamlamıştır. Yolcular yolcular! Deniz çağırıyor,Çağırıyor suların kükreyen çıldıran sular bağırıyor,Bağırıyor toplamak için herkesi. Ahmet Kutsi, Beş Hececiler’ den sonra, bu vezne yeni ses ve söyleyiş imkânları getiren Necip Fazıl Kısakürek, Ahmet Hamdi Tanpınar ve Ahmet Muhip Dıranas kuşağındandır. Önce tekçi temaları özellikle aşk, ölüm, ıstırap konularını işledikten sonra Faruk Nafiz’ in açtığı yolda fakat onun tarzından çok türkülerde âşıklarda yol alan memleket şiirlerine yönelmiştir. Kimisi bir ülküye bağlı, kimisi biraz resmi ve zorlama kokan, kimisi de Anadolu’ nun eski efsanelerine dokunan bu şiirler, Ahmet Kutsi’ nin asıl kişiliğini gösterir. Orhan Veli neslinden önce, Türk şiirini sade, saf ve çıplak hale getirenlerin başında Ahmet Kutsi gelir. Duygularını benzetmelerden ve sıfatlardan ayıklayıp, teferruatta değil öze önem verdiği üslubu çıplak dili de üslubu gibi yapmacıksız, tabiî ve canlı; halkın günlük konuşma dilidir. Ahmet Kutsi, şiirlerini tema bakımından ikiye ayırmak mümkündür şahsi duyguları işleyenler ve yurt sevgisini dile getirenler. Şahsi duygularına yer verdiği şiirlerinde aşk, tabiat, metafizikölüm, hayat gibi temalar; yurt sevgisini dile getiren şiirlerinden dolayı “memleketçi şiir” in temsilcileri içinde yer alır. Ahmet Kutsi, genellikle halk şiirlerinin sekizli ve on birli hece ölçüsüne ve milli nazım birimi olan dörtlüğe bağlı kalmış; bazen da heceyi yeni ölçülerle denemiştir. Ahmet Kutsi, yalnız halk edebiyatı sınırları içinde kalmamış, Divan Edebiyatının ritmik bir biçimi olan “müstezat” heceye uygulamayı başarmıştır. Şiirin dış yapısını kurarken kâfiyenin imkânlarından daima faydalanmış ve daha çok zengin kâfiyeyi tercih etmiştir. Ahmet Kutsi’ nin ilk şiirleri 1921-1922’de Dergah Mecmuasında, 1924-25 yıllarında Milli mecmuada yılları arası şiir bakımından en verimli olduğu dönemdir. 1932' de Ahmet Kutsi’ nin kendi eliyle yayımladığı “Şiirler”adlı kitabından sonra şiirlerinin çoğu Varlık, Oluş, Yücel, Ülkü ve Türk Düşüncesi dergilerinde yayımlanmıştır. Ahmet Kutsi’ nin Şiirlerinin kaynağı halktır . Bundan dolayı saz şiirinin ve âşık tarzının bütün inceliklerini sabırla araştırıp folklor değerleriyle birleştirmiştir. Böylece milli bir şiir meydana getirmek istiyordu . Sanat hayatımızdaki durgunluğun altında kendi kendinden emin olmayan , ruhunun içinde yürümekten korkan mütereddit bir insan ” tipimiz olduğunu belirterek milli sanatımızı kurmak isteyenlere yol göstermiştir. Ahmet Kutsi, milli Eğitim Müdürü olarak Sivas’a tayin edilince folklor hevesine çok sağlam bir zemin bulmuş oldu ve Halk kültürünün ortaya çıkması için bütün kuruluşlardan faydalandı. Bu hususta daha İstanbul’da öğrenci iken Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu kendisine yol gösterici olmuş, Fındıkoğlu’nun yönettiği Halk Bilgisi mecmuasında Paris kütüphanelerinde yaptığı çalışmalar yayımlanmıştır. Özellikle “Köroğlu” yazısı onun Türk edebiyatında isminin duyulmasında etkili olmuştur. Ahmet Kutsi’ nin Sivas’ ta “Halk Şairleri Bayramı” düzenlemesiyle Âşık Veysel, Talibi ve Ali İzzet gibi âşıkları tanıdı. Türk folklor zenginliklerini o devrin “Halkevleri” ne; her ilde çıkan Halkevi dergilerine ve özellikle de 1941-1945 yılları arası çalıştığı Ankara’ da yayımlanan Ülkü dergisine getirenlerin başında Ahmet Kutsi vardı. Ülkü dergisini bir köy şiirleri ve folklor “mektebi” haline getirmiştir. Ahmet Kutsi, tiyatro türünde de eserler vermiştir. Paris’ e gidince modern Avrupa tiyatrosunu tanımış, yurda dönünce batı tekniği ile folklor ve halk malzemesini işlemek suretiyle milli tiyatroya ulaşmak istemiştir. Tiyatro türünde kendisine ilk şöhreti sağlayan, geleneksel tiyatromuzdan esinlenerek yazdığı Köşebaşı’ dır. Ahmet Kutsi, tiyatro oyunlarının iki belirgin özelliği vardır 1. Biçim yönünden tiyatro geleneğimizden, halk kültüründen ve halk motiflerinden faydalanarak halkın konuştuğu Türkçe’ yi şiirli bir dille yazıya geçirmiş; 2. Muhteva yönünden ise geçmişten geleceğe doğru uzanan bir süreç içinde dikkatlice gözlediği toplumumuzu özellikle toplumsal değişme, özüne yabancılaşma ve zıtlıklarıyla tasvir ederek diyalektik açıdan ele almıştır. Ahmet Kutsi, gençlik yazılarından birinde “Ben ömrüm boyunca Anadolu’yu dinleyeceğim ve onun sesini dinletmeğe çalışacağım.” demişti. Bu sözüne bağlı kalarak Avrupa’ da öğrendiklerini memleket sevgisi ile birleştirip tam bir olumlu aydın örneği vermiştir. Folklor ve âşık şiirinin Türkiye’ de yayılışı, radyoları ve memleketi kuşatması bakımından büyük emek ve hizmetleri görülmüştür. Ahmet Kutsi, halk şairlerinin son büyüklerinden olan Âşık Veysel’ i Sivas’ ın Sivralan köyündeki yalnızlığından çıkarıp bütün ülkeye tanıtmıştır. Müze ve kütüphanelerdeki eski yazmalar, vesikalar, minyatürler, kenar köşeye atılmış cönkler arasından belgeler çıkararak Yunus Emre ve Karacaoğlan’ın hayatına ışık tutmuştur. Eski Türk dansları, oyun kolları, Köylü Temsilleri, orta oyunu üzerinde çok önemli araştırmalar yapmıştır. Ayrıca Köylü Temsillerini ciddi manada ilk inceleyen Ahmet Kutsi’ dir. Ahmet Kutsi TECER’in Eserleri ŞİİR Şiirler 1932 Tüm Şiirleri ölümünden sonra, 1980 OYUN Yazılan Bozulmadan 1947 Köşebaşı 1948 Köroğlu 1949 Beş Mevsim 1957 Bir Pazar Günü 1959 Satılık Ev 1961 de oynandı , kitaplaşmadı İNCELEME Sivas Halk Şairleri Bayramı 1932 Köylü Temsilleri Köy seyirlik oyunları derlemesi, 1940 Türk Folklorunda Sosyal Mesele 1969
ahmet kutsi tecer anneler şiiri