Talak suresi 7. ayet okunuşu ve anlamı, boşanma sürecinde olan Müslümanlar tarafından merak ediliyor. Aile kurumunda önemli bir yeri olan boşanma ile ilgili konuların yer aldığı Talak NisaSuresi 1. 2. Ayet Tefsiri Nisasuresi 6 ayet Nisâ Suresi 6. Ayeti Türkçe Meali ve Arapça Okunuşu5 thg 8, Web:website E-Posta: [email protected] Adres: Nuri ve Zekiye Has Enstitüler Binası Zemin Kat Talas Yolu KAYSERİ. Nisa suresi 6 ayet Nisâ Suresi 6. Ayeti Türkçe Meali ve Arapça Okunuşu. Find inspiration for ebil erciyes on Pinterest. Nisa Suresi 59. Ayet Okunuşu ve Meali. Soner GENEL. 0:22. A'raf Suresi 25. Ayet-i Okunuşu ve Meali Okyay Derneği. OKYAY DERNEĞİ Bakara Suresi 155. ayet ne, verilmek istenen mesaj? İşte Bakara Suresi 155 ayet tefsiri, Arapça ve Türkçe okunuşu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Dolmabahçe Sarayı'nda, İslam 0gKL6z. ❬ Önceki Sonraki ❭ Your browser doesn’t support HTML5 audio إِنَّ ٱلَّذِينَ لَا يَرْجُونَ لِقَآءَنَا وَرَضُوا۟ بِٱلْحَيَوٰةِ ٱلدُّنْيَا وَٱطْمَأَنُّوا۟ بِهَا وَٱلَّذِينَ هُمْ عَنْ ءَايَٰتِنَا غَٰفِلُونَ İnnellezîne lâ yercûne likâenâ ve radû bil hayâtid dunyâ vatme´ennû bihâ vellezîne hum an âyâtinâ gâfilûngâfilûne. 7-8 Şüphesiz bize kavuşacağını ummayan ve dünya hayatına razı olup onunla yetinerek tatmin olan kimseler ile âyetlerimizden gafil olanlar var ya; işte onların kazanmakta oldukları günahlar yüzünden, varacakları yer ateştir. Türkçesi Kökü Arapçası şüphesiz إِنَّ kimseler الَّذِينَ لَا ummayanlar ر ج و يَرْجُونَ bize kavuşmayı ل ق ي لِقَاءَنَا ve razı olanlar ر ض و وَرَضُوا hayatına ح ي ي بِالْحَيَاةِ dünya د ن و الدُّنْيَا ve gönüllerini kaptıranlar ط م ن وَاطْمَأَنُّوا ona بِهَا ve olanlar وَالَّذِينَ onlar هُمْ -den عَنْ bizim ayetlerimiz- ا ي ي ايَاتِنَا gafiller غ ف ل غَافِلُونَ Diyanet İşleri Başkanlığı 7-8 Şüphesiz bize kavuşacağını ummayan ve dünya hayatına razı olup onunla yetinerek tatmin olan kimseler ile âyetlerimizden gafil olanlar var ya; işte onların kazanmakta oldukları günahlar yüzünden, varacakları yer ateştir. Diyanet Vakfı 7-8 Huzurumuza çıkacaklarını beklemeyenler, dünya hayatına razı olup onunla rahat bulanlar ve âyetlerimizden gafil olanlar yok mu, işte onların, kazanmakta oldukları günahlar yüzünden varacakları yer, ateştir! Elmalılı Hamdi Yazır Sadeleştirilmiş Bize kavuşmayı arzu veya ümit etmeyip, dünya hayatına razı olup onunla yetinenler ve Bizim ayetlerimizden gafil olanlar, Elmalılı Hamdi Yazır Bize kavuşmayı ummayanlar, dünya hayatına razı olup onunla tatmin bulanlar ve bizim âyetlerimizden gafil olanlar da vardır muhakkak. Ali Fikri Yavuz Öldükten sonra huzurumuzda hesap vereceklerini ummayıp da, dünya hayatına razı ve onunla emniyet içinde olanlar, bir de eşsiz bir ilâh olduğumuzu isbat eden bunca delillerimizden gafil bulunanlar... Elmalılı Hamdi Yazır Orijinal Onlar ki bizim likamızı arzu veya ümid etmezler ve Dünya hayat ile razı olub onunla mutmainn olmuşlardır ve onlar ki bizim âyetlerimizden gafildirler Fizilal-il Kuran Bizimle karşılaşacaklarını beklemeyenler, dünya hayatından hoşnut olup bu hayatla yetinenler ve ayetlerimizin farkında olmayanlar var ya; Hasan Basri Çantay 7-8 Öldükden sonra dirilib bize kavuşacağını ummayan, âhirete inanmayarak sâdece dünyâ hayaatına raazî olan ve onunla sükûn ve istirahat e dalan kimselerle varlığımıza, birliğimize ve kemâl-i kudretimize delâlet eden bunca âyetlerimizden gaafil olanlar yok mu? işte onların, irtikâb etmekde oldukları şirk ve mâ´siyetler yüzünden varacakları yer, ateşdir. İbni Kesir Muhakkak ki Bize kavuşmayı ummayanlar, dünya hayatından hoşnud olup ona bağlananlar ve ayetlerimizden habersiz bulunanlar; Ömer Nasuhi Bilmen O kimseler ki, Bize kavuşacaklarını ümit etmezler ve dünya hayatına razı olmuşlar ve onunla mutmain bulunmuşlardır ve o kimseler ki onlar Bizim âyetlerimizden gâfillerdir. Tefhim-ul Kuran Bizimle karşılaşmayı ummayanlar, dünya hayatına razı olanlar ve bununla tatmin olanlar ve bizim ayetlerimizden habersiz olanlar; En son güncelleme tarihi 1134 Nisâ Suresi Tefsiri – Diyanet İşleri BaşKanlığı Nisâ Suresi. Hakkında Medine döneminde inmiştir. 176 âyettir. Sûre, özellikle kadın haklarından,onların hukûkî ve sosyal konumlarından bahsettiği için bu adı almıştır. “Nisâ” kadınlar demektir. Nuzül. Mushaftaki sıralamada dördüncü, iniş sırasına göre doksan ikinci sûredir. Mümtehine sûresinden sonra … Nisâ Suresi Türkçe Meali Kur’an-i Kerim Nisâ Suresi Meali. Hicretten sonra Medine’de nâzil olmuştur, 176 yüzyetmişaltı âyettir. “Nisâ” kadınlar demektir. Bu sûrede daha çok kadından, cemiyet içinde kadınların hukukî ve içtimaî yer ve değerlerinden bahsedildiği için adına “Nisâ” denmiştir. 1. Nisa Suresi Oku – Nisâ Suresi Anlamı, Tefsiri, Türkçe ve … Nisa suresi Medine döneminde inmiştir. 176 âyettir. Sûre, özellikle kadın haklarından, onların hukûkî ve sosyal konumlarından bahsettiği için bu adı almıştır. Nisa Suresi Okunuşu Ve Anlamı Türkçe Tefsiri, Arapça … Nisa Suresi Okunuşu Ve Anlamı Türkçe Tefsiri, Arapça Yazılışı, Fazileti, Diyanet Meali Nisa süresi Mekke döneminde inmiştir. Medine’ de nazil olmuştur. Toplam 176 ayetten … KUR’AN-I KERİM 77. Sayfa Nisâ Sûresi Kur’anı Kerim Portal’ı; Kur’an’ı öğrenmek, Kur’an’ı seçkin hafızlardan dinlemek, hatim okumak, Kur’an’ın Meallerini ve Tefsirini okumak, istediğiniz surenin istediğiniz ayetine kolayca ulaşabilmek, Kur’an’da Türkçe-Arapça kelime araması yapabilmek gayesiyle sizlerin istifadenize sunulmuştur. Nisa Suresi Arapça Türkçe Oku – Nisa Suresi Okunuşu … Nisa Suresi, İslam âlemi için çok mühim bir yere sahiptir. Mekke döneminde inmiş olup, 176 ayetten oluşmuştur. Mushaftaki sıralamada dördüncü, iniş sırasına göre ise 92. sûredir. Nisa Suresi Türkçe, Arapça Okunuşu Ve Anlamı Nisa Duası … Nisa Suresi Türkçe, Arapça Okunuşu ve Anlamı Nisa suresi, 175 ayet içeren ve pek çok anlam taşıyan cümlelerden oluşan bir suredir. Surelerde kadınların yaşamın her alanındaki öneminden ve değerinden bahsedilir. Kadınların kalplerinin kırılmamasını, gönüllerinin hoş tutulmasını, erkeklerin kadınlara her zaman önem göstermesini ve onlara ince davranmasını … Nisa Suresi – Nisa Suresi. Nisa Suresi, Medine döneminde inmiştir. 176 özellikle kadın haklarından,onların hukûkî ve sosyal konumlarından bahsettiği için bu adı almıştır. “Nisâ” kadınlar demektir. Nisa Suresi – Nisa Suresi. Nisa Suresi, Medine döneminde inmiştir. 176 özellikle kadın haklarından,onların hukûkî ve sosyal konumlarından bahsettiği için bu adı almıştır. “Nisâ” kadınlar demektir. Nisa Suresi Arapça ve Türkçe Oku Dini Rehberim Nisa Suresi Arapça ve Türkçe Oku. eyyuhân nâsuttekû rabbekumullezî halakakum min nefsin vâhidetin ve halaka minhâ zevcehâ ve besse minhumâ ricâlen kesîran ve nisââ nisâen, vettekûllâhellezî tesâelûne bihî vel erhâm erhâme. İnnallâhe kâne aleykum rakîbâ rakîben. Nisâ Suresi Türkçe Meali Kur’an-i Kerim Sûre Hakkında Medine’de takriben hicrî 6. yılda nazil olmuş olup, 176 âyettir. Kadınlar hakkında birçok hüküm ihtiva edip, Cahiliye döneminde mahrum oldukları yeni hakları kadınlara verdiğinden ötürü, bu sûreye “Kadınlar” mânasına gelen Nisa sûresi adı verilmiştir. KUR’AN-I KERİM, ELMALILI TÜRKÇE MEALİ NİSA SURESİ 4-NİSA 1 – Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan eşini yaratıp ikisinden bir çok erkekler ve kadınlar üreten Rabbinizden korkun; kendi adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah’dan ve akrabalık bağlarını kırmaktan sakının. 4 – Nisa Suresi, Kadınlar Suresi Ömür OKUR 004 – Nisa Suresi, Kadınlar Suresi. Kuranı Kerim. 12 Kasım 0632. By Ömür OKUR. Rahman ve Rahim olan Allah’ ın adıyla. 1. Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan; ikisinden birçok erkek ve kadın meydana getirip yayan Rabbinize karşı gelmekten sakının. Nisa Suresi Arapça ve Türkçe Okunuşu, Meali ve Fazileti Nisâ Suresi, Nisâ suresinin anlamı, yazılışı, Türkçe … Nisâ Suresi ve Nisâ Suresinin anlamı ve Arapça okunuşu ve yazılışı. Nisâ suresi Türkçe okunuşu ve meali, Nisâ suresi anlamı demektir. Ayrıca Nisâ suresi meali burada bulabilirsiniz. Buradan Nisâ Suresi okunuşunu Kureyş Sûresi Arapça kısmından öğrenerek Nisâ suresini dinleyerek ezberleyebilirsiniz. Ayrıca Nisâ suresi ve anlamı ile Türkçe okunuşları da … Nisâ Suresi 9. ayeti ve meali Kuran ve Meali Nisâ Süresi 9. Ayet Tefsiri. 9 Arkalarında eli ermez, gücü yetmez küçük çocuklar bıraktıkları takdirde, onların halleri nice olur diye endişe edenler, aynı endişeyi diğer insanlar için de taşıyıp yetimlerin hakkına dokunmaktan öylece korkup ürpersinler. Nisa suresi Nisa oku Nisa arapça türkçe Anlatmadığımız nice peygamberler de gönderdik. Allah Mûsa ile de doğrudan konuştu. 165. Müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak peygamberler gönderdik ki, peygamberlerden sonra insanların Allah’a karşı bir bahaneleri olmasın. Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. Nisa suresi meali, Türkçe okunuşu ve Nisa suresi fazileti … Nisa Suresi Arapça Okunuşu. Nisa Suresi, Kur’an-ı Kerim’in oldukça uzun ve son derece ahenkli surelerinden biridir. Arap alfabesini bilmeyen okuyucularımızın Nisa Suresi Türkçe okunuşu … Nisâ Sûresi Siyer-i Nebi Nisâ Sûresi 4/9. 4. Yetimlerin mallarını haksız yere yiyenler hiç şüphesiz karınlarını ateşle doldurmuş olurlar. Pek yakında alevli ateşe gireceklerdir. Nisâ Sûresi 4/10. 5. Allah katında makbul olan tövbe, bilmeyerek günah işleyip de, o günahtan hemen vazgeçenlerin tövbesidir. Allah … Nisa suresi meali – Süleymaniye Vakfı Nisa suresi meali, tefsiri, Ayetlerin ayetler ile açıklandığı fıtrat kitabı Kur’an- ı Kerim meali – Süleymaniye Vakfı Nisâ Suresi 23. Ayet – Kuran Meali Nisâ Suresi 23. Ayet. Nisâ Suresi 23. Ayet. Ayeti Dinle. Meal Ekle/Çıkar. Hepsini Seç/Sil Arapça Metin. Türkçe Transcript. Abdulbaki Gölpınarlı Meali. Nisâ Sûresi Hakkında, Konusu, Nuzül Sebebi, Fazileti … Nisâ sûresi Medine’de nâzil olmuştur, 176 âyettir. İsmini, birinci âyette geçen ve “kadınlar” mânasına gelen اَلنِّسَاءُ Nisâ kelimesinden alır. Ayrıca bu kelime sûre boyunca sıkça tekrar edilmektedir. Mushaf tertîbine göre 4, nüzûl sırasına göre 98. sûredir. Kur’ân-ı Kerîm’in 114 sûresi içinde اَلرِّجَالُ ricâl yani … NİS Suresi Latin Harfli Okunuşu ve Türkçe Meali … NİS Suresi Latin Harfli Okunuşu ve Türkçe Meali. Medine döneminde inmiştir. 176 âyettir. Sûre, özellikle kadın haklarından,onların hukûkî ve sosyal konumlarından bahsettiği için bu adı almıştır. “Nisâ” kadınlar demektir. Nisâ Suresi Meali – Suresi Anlamı – Nüzulü – Meal-i Kerim Nisâ Suresini Kuran-ı Kerim’in Arapça metni ve Türkçe mealini birlikte okuyabilirsiniz. Nisâ Suresi Nüzul yeri Medine. 176 ayettir. Kuran-ı Kerim mealinde birden fazla sureyi seçerek Arapça ve Türkçe metinleri kopyalayabilirsiniz. Nisa Suresi okunuşu ve anlamı! Nisa Suresi ayetleri ve … Nisa Suresi, 176 ayetten oluşan, kadın ve aile hakkında dini bilgiler sunan suresidir. Kuran-ı Kerim’de 4. Sure olan Nisa Suresi indirilen 98. Suredir. İslam’a göre evliliği, Müslüman … NİSA suresi NİSA oku NİSA arapça türkçe 4 – NİSA. Bismillahirrahmanirrahim. YouTube. 1. Ya eyyühen nasütteku rabbekümüllezı halekaküm min nefsiv vahıdetiv ve haleka minha zevcelna ve besse minhüma ricalen kesırav ve nisaa* vettekullahellezı tesaelune bihı vel erham innellahe kane aleyküm rakıyba. 2. NİSA SURESİ Sorularla İslamiyet Nisa suresi de bu sureler arasındadır. Nisa suresi, Uhud savaşının peşinden başlayarak hicri sekizinci seneye kadar uzanan bir zaman zarfında bölüm bölüm nâzil olmuştur. Sureyi oluşturan bölümlerin nüzûl tarihlerinin tesbit edilmesi zor olmakla birlikte, ele aldığı konular ve … NİS SURESİ Oku, NİS SURESİ Meallerini Oku 4/NİS SURESİ-10. AYET Meâlleri Kıyasla İnnellezîne ye’kulûne emvâlel yetâmâ zulmen innemâ ye’kulûne fî butûnihim nârâ nâran. Ve se yaslevne seîrâ seîran. Muhakkak ki yetimlerin mallarını zulümle haksızlıkla yiyenler, karınlarına sadece ateş yerler. Ve onlar, yakında alevli ateşe atılacaklar. Nisâ Suresi Türkçe Meali ve Arapça Okunuşu – İnsan Dergisi … Nisâ Suresi 176 ayettir. Nüzulü Medine’de olup 92. sure olarak Kerim’de 76 sayfa numarasında yer almaktadır. 4. Nisa Suresi Kur’an Vakti 176 Bu ayette de 1-35. ayetlerde ele alınan aile hukukuna değinilse de, surenin sonuna sadece ilâve olarak eklenmiştir. Çünkü bu ayet, Nisa Suresi tam bir sure olarak vahyolunmadan çok … önce nazil olmuştur.Tefhimü’l-Kur’an, Mevdudi BU SUREYE DAİR HADİS-İ ŞERİF Nisâ Suresi 119. Ayet – Kuran Meali 118,119. Allah o şeytana lanet etti. Ve o da “Elbette senin kullarından belirli bir pay alacağım, onları mutlaka saptıracağım, onları boş kuruntulara sokacağım, ve onlara emredeceğim de hayvanların kulaklarını yaracaklar, onlara emredeceğim de Allah’ın yaratışını değiştirecekler” dedi. Nisâ suresi neyi anlatır? Nisâ suresi açıklaması nasıldır? Nisâ suresi Kur’an-ı Kerim’in dördüncü suresidir. Medine’de indirilmiştir. Yüz yetmiş altı ayettir. Adını, kadınların ekonomik ve sosyal haklarıyla ilgili birçok konuyu ele aldığı için kadınlar’ anlamına gelen nisâ’ kelimesinden almıştır. Sureye, insanlığın aslının bir kadın ve … NİS SÛRESİ – TDV İslâm Ansiklopedisi Kur’ân-ı Kerîm’in dördüncü sûresi. Her hakkı mahfuzdur. TDV İslâm Ansiklopedisi’nin her türlü telif hakkı TDV İslâm Araştırmaları Merkezi’ne ait olup 5846 sayılı Kanun hükümlerine İslâm Ansiklopedisi internet sayfalarındaki yazıların bütün olarak elektronik ya da matbu bir ortamda yayımlanması yasaktır; ancak kaynak gösterilmesi TDV … Nisa suresi okunuşu ve yazılışı nedir? Nisa suresi konusu … Nisa kelime anlamı olarak “Kadınlar” manasına gelmektedir. Kur’an-ı Kerim’in 4. suresi olan Nisa suresini okumak, sesli dinlemek için haberimize girebilirsiniz. Nisa Suresi – WikiShia Nisa Suresi – Vikipedi Nisa suresi 3. ayete dayandırılan nikâh hükümlerine göre bir erkeğin gücü yetiyorsa ve eşlerine karşı adaletli davranacaksa; birden fazla 2, veya 3, veya 4 kadınla evlenebileceğine izin verilmekle birlikte, bir erkeğin tek kadınla evlenmesinin onun için daha hayırlı olacağı tavsiye edilmiştir. Aynı … NİS SURESİ İnsan Suresi 2. ayette “Biz insanı karışımı zengin olan bir nufteden yarattık.” buyrulmaktadır. Bu ayette de “Ey insanlar, sizi bir tek nefisten yaratan Rabbinizden çekinin!” buyrulduğuna göre iki ayeti birlikte okuduğumuzda “Ey insanlar, hepinizi hem sizi hem de eşlerinizi karışımı zengin olan bir döllenmiş … 4. Nisâ Sûresi Feyzü’l-Furkân 4. Nisa Suresi 5. Maide Suresi 6. En’am Suresi 7. A’raf Suresi 8. Enfal Suresi 9. Tevbe Suresi 10. Yunus Suresi 11. Hud Suresi 12. Yusuf Suresi 13. Rad Suresi 14. İbrahim Suresi 15. Hicr Suresi 16. Nahl Suresi 17. İsra Suresi 18. Kehf Suresi 19. Meryem Suresi 20. Taha Suresi 21. Enbiya Suresi 22. Hac Suresi 23. Muminun Suresi 24. Nur … NİS SURESİ – HANİF OKULU Nisa suresi 11. ayetine kadar, İslam’a hicret ederken şehit olan müminlerin geride kalan yetim ve yoksunları için, bakım gözetim ve miras hakları hüküm edilirken; Nisa suresi 11. ayetinden itibaren, “İslam dininde müminlerin kendi ailelerine ve çocuklarına bırakacakları … İbni Kesir Nisâ Suresi Türkçe Meali, yazılışı, okunuşu … Nisâ Suresi Türkçe Meali, Nisâ Suresi’nin yazılışı okunuşu ve anlamı, Nisâ Suresi sesli dinle Nisa Suresinin Fazileti ve Sırları Kuran Dinle – Kuran … Nisa Suresinin Fazileti Hakkında Hadisi Şerifler. Resulullah Sallallahü Aleyhi ve Sellem buyurdu ki “Nisa suresindeki 31, 40, 48 ve 110. ayetler Bana, dünyanın hepsinden daha sevgilidir.”. Resulullah Sallallahü Aleyhi ve Sellem buyurdu ki “Her kim Nisa suresini okursa, mirasına varis olan kimselere sadaka vermiş gibi olur … BESAİRU’L KUR’AN – Ali Küçük Tefsiri NİSA SURESİ 1-41 … NİSA SURESİ 1-41. AYETLER … Halbuki cennette nice hizmetçiler onları bekliyorlardı. Yuh olsun ki orayı onlar yüzün­den kaybettiler onlar. Öyleyse kadınlarımızı insan bilelim, onlara in­sanca muamele edelim ki onlar sebebiyle cenneti ve oradaki hizmet­çilerimizi kaybedenlerden olmayalım. nisa suresi 34. ayet – ekşi sözlük nisa suresi 34. ayet. burada adı geçen ayetin karşılaştırmalı mealleri mevcuttur. en zorlama meali ise yaşar nuri yapmıştır. ilgili ayete yaşar nuri öztürk’ün verdiği mana zorlama değil belki de isabetlidir. zira ”darabe” fiilini ”çıkarmak” anlamı ile tefsir etmiştir ve … Nisâ Suresi – Kur’ân Seferberliği Nisâ Suresi. Medine döneminde inmiştir. 176 âyettir. Sûre, özellikle kadın haklarından,onların hukûkî ve sosyal konumlarından bahsettiği için bu adı almıştır. “Nisâ” kadınlar demektir. Nuzül. Mushaftaki sıralamada dördüncü, iniş sırasına göre doksan ikinci sûredir. Mümtehine sûresinden sonra, Zil âl’den … Nisa Suresi Türkçe Meali – Nisa Suresi Bu bölümde Nisa Suresi mealini okuyabilir, alt kısımda diğer surelerin meallerini inceleyebilir, üst kısımdaki Kuran’da arama bölümünden istediğiniz kelime ile ilgili tüm ayetleri bulabilirsiniz. Nisa Suresi 17-18. Ayetler Tefsiri – nİsa suresİ – 17/18. ayetler إِنَّمَا التَّوْبَةُ عَلَى اللّهِ لِلَّذِينَ يَعْمَلُونَ السُّوَءَ بِجَهَالَةٍ ثُمَّ يَتُوبُونَ مِن قَرِيبٍ فَأُوْلَـئِكَ يَتُوبُ اللّهُ عَلَيْهِمْ وَكَانَ اللّهُ عَلِيماً حَكِيماًوَلَيْسَتِ … Nisâ Suresi 43. Ayeti Türkçe Meali ve Arapça Okunuşu … Nisâ Suresi 43. Ayeti Türkçe Meali ve Arapça Okunuşu – İnsan Dergisi, Okumak nefes almaktır. 4-Nisâ Suresi 43. Ayet. يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَقْرَبُوا الصَّلٰوةَ وَاَنْتُمْ سُكَارٰى حَتّٰى تَعْلَمُوا مَا تَقُولُونَ … Nîsa Suresi 34. Ayet – Türkçe Kuran Meali Nîsa Suresi 34. Ayet – Allah’ın bir kısmını erkekleri diğer bir kısmına kadınlara üstün kılması ve mallarından harcamaları nedeniyle erkekler, kadınlar üzerinde idare edicidir. Saliha kadınlar, gönülden Allah’a itaat eden ve gaybta kimsenin olmadığı yerlerde … Nisâ Suresi 41. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve … Nisâ Suresi 41. Ayetinin Meali Anlamı Kıyâmet günü her ümmetten bir şâhit getirip, Rasûlüm, seni de bunlar üzerine şâhit kıldığımız vakit o kâfirlerin halleri nice olacak? Nisâ Suresi 41. Ayetinin Tefsiri Her peygamber, kendilerine gönderilmiş … 4/NİSÂ-1 Yâ eyyuhen nâsuttekû rabbekumullezî halakakum min nefsin vâhidetin ve halaka minhâ zevcehâ ve besse minhumâ ricâlen kesîran ve nisâenisâen, vettekûllâhellezî tesâelûne bihî, vel erhâmerhâme innellâhe kâne aleykum rakîbârakîben1. Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan; ikisinden birçok erkek ve kadın meydana getirip yayan Rabbinize karşı gelmekten sakının. Kendisi adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah'a karşı gelmekten ve akrabalık bağlarını koparmaktan sakının. Şüphesiz Allah, üzerinizde bir gözetleyicidir. 4/NİSÂ-2 Ve âtûl yetâmâ emvâlehum ve lâ tetebeddelûl habîse bit tayyîbtayyîbi, ve lâ te'kulû emvâlehum ilâ emvâlikum innehu kâne hûben kebîrâkebîran2. Yetimlere mallarını verin. Temizi pis olanla helâli haramla değişmeyin. Onların mallarını kendi mallarınıza katıp yemeyin. Çünkü bu, büyük bir günahtır. 4/NİSÂ-3 Ve in hıftum ellâ tuksitû fîl yetâmâ fenkihû mâ tâbe lekum minen nisâi mesnâ ve sulâse ve rubâ'rubâa, fe in hıftum ellâ ta'dilû fe vâhideten ev mâ meleket eymânukum, zâlike ednâ ellâ teûlû3. Eğer, velisi olduğunuz yetim kızlar ile evlenip onlar hakkında adaletsizlik etmekten korkarsanız, onları değil, size helâl olan başka kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikâhlayın.[105] Eğer o kadınlar arasında da adaletli davranmayacağınızdan korkarsanız, o taktirde bir tane alın veya sahip olduğunuz cariyeler ile yetinin. Bu, adaletten ayrılmamanız için daha uygundur. 4/NİSÂ-4 Ve âtûn nisâe sadukâtihinne nıhlehnıhleten, fe in tıbne lekum an şey'in minhu nefsen fe kulûhu henîen merîâmerîan4. Kadınlara mehirlerini bir görev olarak gönül hoşluğuyla verin. Eğer kendi istekleriyle o mehrin bir kısmını size bağışlarlarsa, onu da afiyetle yiyin. 4/NİSÂ-5 Ve lâ tu'tûs sufehâe emvâlekumulletî cealellâhu lekum kıyâmen verzukûhum fîhâ veksûhum ve kûlû lehum kavlen ma'rûfâma'rûfen5. Allah'ın, sizin için geçim kaynağı yaptığı mallarınızı aklı ermezlere vermeyin. O mallarla onları besleyin, giydirin ve onlara güzel söz söyleyin. 4/NİSÂ-6 Vebtelûl yetâmâ hattâ izâ belegun nikâhnikâha, fe in ânestum minhum ruşden fedfeû ileyhim emvâlehum ve lâ te'kulûhâ isrâfen ve bidâren en yekberû ve men kâne ganiyyen felyesta'fif, ve men kâne fakîran felye'kul bil ma'rûfma'rûfi, fe izâ defa'tum ileyhim emvâlehum fe eşhidû aleyhim, ve kefâ billâhi hasîbâhasîben6. Yetimleri deneyin. Evlenme çağına buluğa erdiklerinde, eğer reşid olduklarını görürseniz, mallarını kendilerine verin. Büyüyecekler ve mallarını geri alacaklar diye israf ederek ve aceleye getirerek mallarını yemeyin. Velilerden kim zengin ise yetim malından yemeğe tenezzül etmesin. Kim de fakir ise, aklın ve dinin gereklerine uygun bir biçimde hizmetinin karşılığı kadar yesin. Mallarını kendilerine geri verdiğiniz zaman da yanlarında şahit bulundurun. Hesap görücü olarak Allah yeter. 4/NİSÂ-7 Lir ricâli nasîbun mimmâ terekel vâlidâni vel akrabûne, ve lin nisâi nasîbun mimmâ terekel vâlidâni vel akrabûne mimmâ kalle minhu ev kesurkesura, nasîben mefrûdâmefrûdan7. Ana, baba ve akrabaların miras olarak bıraktıklarından erkeklere bir pay vardır. Ana, baba ve akrabaların bıraktıklarından kadınlara da bir pay vardır. Allah, bırakılanın azından da çoğundan da bunları farz kılınmış birer hisse olarak belirlemiştir. 4/NİSÂ-8 Ve izâ hadaral kısmete ulûl kurbâ vel yetâmâ vel mesâkînu ferzukûhum minhu ve kûlû lehum kavlen ma'rûfâma'rûfen8. Miras taksiminde kendilerine pay düşmeyen akrabalar, yetimler ve fakirler hazır bulunurlarsa, onlara da maldan bir şeyler verin ve onlara gönüllerini alacak güzel sözler söyleyin. 4/NİSÂ-9 Velyahşellezîne lev terekû min halfihim zurriyeten dıâfen hâfû aleyhim, felyettekûllâhe velyekûlû kavlen sedîdâsedîdan9. Kendileri, geriye zayıf çocuklar bıraktıkları takdirde, onlar hakkında endişeye kapılanlar, yetimler hakkında da ürperip korksunlar. Allah'a karşı gelmekten sakınsınlar ve doğru söz söylesinler. 4/NİSÂ-10 İnnellezîne ye'kulûne emvâlel yetâmâ zulmen innemâ ye'kulûne fî butûnihim nârânâran ve seyaslevne seîrâseîran10. Yetimlerin mallarını haksız yere yiyenler, ancak ve ancak karınlarını doldurasıya ateş yemiş olurlar ve zaten onlar çılgın bir ateşe cehenneme gireceklerdir. 4/NİSÂ-11 Yûsîkumullâhu fî evlâdikum liz zekeri mislu hazzıl unseyeynunseyeyni, fe in kunne nisâen fevkasneteyni fe le hunne sulusâ mâ terektereke, ve in kânet vâhideten fe lehan nısfnısfu ve li ebeveyhi li kulli vâhidin min humâs sudusu mimmâ tereke in kâne lehu veledveledun, fe in lem yekun lehu veledun ve verisehû ebevâhu fe li ummihis sulussulusu, fe in kâne lehû ıhvetun fe li ummihis sudusu, min ba'di vasiyyetin yûsî bihâ evdeyndeynin, âbâukum ve ebnâukum, lâ tedrûne eyyuhum akrabu lekum nef'ânef'en, ferîdaten minallâhminallâhi innallâhe kâne alîmen hakîmâhakîmen11. Allah, size, çocuklarınızın alacağı miras hakkında, erkeğe iki dişinin payı kadarını emreder. Çocuklar sadece ikiden fazla kız iseler, ölenin geriye bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer kız bir ise mirasın yarısı onundur. Ölenin çocuğu varsa, geriye bıraktığı maldan, ana babasından her birinin altıda bir hissesi vardır. Eğer çocuğu yok da yalnız ana babası ona varis oluyorsa, anasına üçte bir düşer. Eğer kardeşleri varsa, anasının hissesi altıda birdir. Bu paylaştırma, ölenin yapacağı vasiyetten ya da borcundan sonradır. Babalarınız ve oğullarınızdan, hangisinin size daha faydalı olduğunu bilemezsiniz. Bunlar, Allah tarafından farz kılınmıştır. Şüphesiz Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. 4/NİSÂ-12 Ve lekum nısfu mâ tereke ezvâcukum in lem yekun lehunne veledveledun, fe in kâne lehunne veledun fe lekumur rubuu mimmâ terekne min ba'di vasıyyetin yûsîne bihâ ev deyndeynin ve le hunner rubuu mimmâ terektum in lem yekun lekum veledveledun fe in kâne lekum veledun fe le hunnes sumunu mimmâ terektum min ba'di vasıyyetin tûsûne bihâ ev deyndeynin ve in kâne raculun yûresu kelâleten ev imraetun ve lehû ahun ev uhtun fe li kulli vâhidin min humâs sudussudusu, fe in kânû eksere min zâlike fe hum şurekâu fîs sulusi min ba'di vasiyyetin yûsâ bihâ ev deynin gayre mudârrmudârrin, vasıyyeten minallâhminallâhi vallâhu alîmun halîmhalîmun12. Eğer çocukları yoksa, karılarınızın geriye bıraktıklarının yarısı sizindir. Eğer çocukları varsa, bıraktıklarının dörtte biri sizindir. Bu paylaştırma, ölen karılarınızın yaptıkları vasiyetlerin yerine getirilmesi, yahut borçlarının ödenmesinden sonradır. Eğer sizin çocuğunuz yoksa, bıraktığınızın dörtte biri onlarındır. Eğer çocuğunuz varsa, bıraktığınızın sekizde biri onlarındır. Yine bu paylaştırma yaptığınız vasiyetin yerine getirilmesinden, yahut borçlarınızın ödenmesinden sonradır. Eğer kendisine varis olunan bir erkek veya bir kadının evladı ve babası olmaz ve bir erkek veya bir kız kardeşi bulunursa, ona altıda bir düşer. Eğer kardeşler birden fazla olurlarsa, üçte birde ortaktırlar. Bu paylaştırma varislere zarar vermeksizin yapılan vasiyetin yerine getirilmesinden, yahut borcun ödenmesinden sonra yapılır. Bütün bunlar Allah'ın emridir. Allah, hakkıyla bilendir, halîmdir hemen cezalandırmaz, mühlet verir. 4/NİSÂ-13 Tilke hudûdullâhhudûdullâhi ve men yutııllâhe ve resûlehu yudhılhu cennâtin tecrî min tahtihel enhâru hâlidîne fîhâ ve zâlikel fevzul azîmazîmu13. İşte bu hükümler Allah'ın koyduğu sınırlarıdır. Kim Allah'a ve Peygamberine itaat ederse, Allah onu, içinden ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetlere sokar. İşte bu büyük başarıdır. 4/NİSÂ-14 Ve men ya'sıllâhe ve resûlehu ve yeteadde hudûdehu yudhılhu nâren hâliden fîhâ ve lehu azâbun muhînmuhînun14. Kim de Allah'a ve Peygamberine isyan eder ve O'nun koyduğu sınırları aşarsa, Allah onu ebedî kalacağı cehennem ateşine sokar. Onun için alçaltıcı bir azap vardır. 4/NİSÂ-15 Vellâtî ye'tînel fâhişete min nisâikum festeşhidû aleyhinne erbaaten minkum, fe in şehidû fe emsikûhunne fîl buyûti hattâ yeteveffâhunnel mevtu ev yec'alallâhu lehunne sebîlâsebîlen15. Kadınlarınızdan fuhuş zina yapanlara karşı içinizden dört şahit getirin. Eğer onlar şahitlik ederlerse, o kadınları ölüm alıp götürünceye veya Allah onlar hakkında bir yol açıncaya kadar kendilerini evlerde tutun dışarı çıkarmayın. 4/NİSÂ-16 Vellezâni ye'tiyânihâ minkum fe âzûhumâ, fe in tâbâ ve aslehâ fe a'rıdû anhumâ innallâhe kâne tevvâben rahîmârahîmen16. Sizlerden fuhuş zina yapanların her ikisini de incitip kınayın. Eğer onlar tövbe edip ıslah olurlarsa, onları incitip kınamaktan vazgeçin. Çünkü Allah, tövbeleri çok kabul edendir, çok merhamet edendir. 4/NİSÂ-17 İnnemet tevbetu alallâhi lillezîne ya'melûnes sûe bi cehâletin summe yetûbûne min karîbin fe ulâike yetûbullâhu aleyhim ve kânallâhu alîmen hakîmâhakîmen17. Allah katında makbul tövbe, ancak bilmeyerek günah işleyip sonra çok geçmeden tövbe edenlerin tövbesidir. İşte Allah, bunların tövbelerini kabul buyurur. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. 4/NİSÂ-18 Ve leysetit tevbetu lillezîne ya'melûnes seyyiâtseyyiâti, hattâ izâ hadara ehade humul mevtu kâle innî tubtul'âne ve lellezîne yemûtûne ve hum kuffârkuffârun, ulâike a'tednâ lehum azâben elîmâelîmen18. Yoksa makbul tövbe, kötülükleri günahları yapıp yapıp da kendisine ölüm gelip çatınca, "İşte ben şimdi tövbe ettim" diyen kimseler ile kâfir olarak ölenlerinki değildir. Bunlar için ahirette elem dolu bir azap hazırlamışızdır. 4/NİSÂ-19 Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ yahıllu lekum en terisûn nisâe kerhâkerhen ve lâ ta'dulûhunne li tezhebû bi ba'dı mâ âteytumûhunne illâ en ye'tîne bi fâhışetin mubeyyinehmubeyyinetin, ve âşirûhunne bil ma'rûfma'rûfi, fe in kerihtumûhunne fe asâ en tekrehû şey'en ve yec'alallâhu fîhi hayren kesîrâkesîren19. Ey iman edenler! Kadınlara zorla mirasçı olmanız size helâl değildir. Açık bir hayâsızlık yapmış olmaları dışında, kendilerine verdiklerinizin bir kısmını onlardan geri almak için onları sıkıştırmayın. Onlarla iyi geçinin. Eğer onlardan hoşlanmadıysanız, olabilir ki, siz bir şeyden hoşlanmazsınız da Allah onda pek çok hayır yaratmış olur. 4/NİSÂ-20 Ve in eradtumustibdâle zevcin mekâne zevcin, ve âteytum ihdâhunne kıntâren fe lâ te'huzû minhu şey'âşey'en, e te'huzûnehu buhtânen ve ismen mubînâmubînen20. Eğer bir eşin yerine başka bir eş almak isterseniz, öbürüne mehir olarak yüklerle mal vermiş olsanız dahi ondan hiçbir şeyi geri almayın. İftira ederek ve açık günaha girerek mi verdiğinizi geri alacaksınız? 4/NİSÂ-21 Ve keyfe te'huzûnehu ve kad efdâ ba'dukum ilâ ba'dın ve ehazne minkum mîsâkan galîzâgalîzan21. Hem, siz eşlerinizle birleşmiş ve onlar da sizden sağlam bir söz almış iken, onu nasıl geri alırsınız? 4/NİSÂ-22 Ve lâ tenkihû mâ nekaha âbâukum minen nisâi, illâ mâ kad selefselefe, innehu kâne fâhışeten ve maktâmaktan ve sâe sebîlâsebîlen22. Geçmişte olanlar hariç, artık babalarınızın evlendiği kadınlarla evlenmeyin. Çünkü bu bir hayâsızlık, öfke ve nefret gerektiren bir iştir. Bu, ne kötü bir yoldur. 4/NİSÂ-23 Hurrimet aleykum ummehâtukum ve benâtukum ve ehavâtukum ve ammâtukum ve halâtukum ve benâtul ahi ve benâtul uhti ve ummehâtukumullâtî erdâ'nekum ve ehavâtukum miner radâati ve ummehâtu nisâikum ve rabâibukumullâtî fî hucûrikum min nisâikumullâtî dehaltum bihinnbihinne, fe in lem tekûnû dehaltum bihinne fe lâ cunâha aleykum, ve halâilu ebnâikumullezîne min aslâbikum ve en tecmeû beynel uhteyni illâ mâ kad selefselefe, innallâhe kâne gafûran rahîmârahîmen23. Size şunlarla evlenmek haram kılındı Analarınız, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeş kızları, kız kardeş kızları, sizi emziren sütanneleriniz, süt kız kardeşleriniz, karılarınızın anneleri, kendileriyle zifafa girdiğiniz karılarınızdan olup evlerinizde bulunan üvey kızlarınız, -eğer anneleri ile zifafa girmemişseniz onlarla evlenmenizde size bir günah yoktur- öz oğullarınızın karıları, iki kız kardeşi nikâh altında bir araya getirmeniz. Ancak geçenler önceden yapılan bu tür evlilikler Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. 4/NİSÂ-24 Vel muhsanâtu minen nisâi illâ mâ meleket eymânukum, kitâbellâhi aleykum, ve uhille lekum mâ verâe zâlikum en tebtegû bi emvâlikum muhsinîne gayre musâfihînmusâfihîne, fe mestemta'tum bihî minhunne fe âtûhunne ucûrehunne ferîdahferîdaten ve lâ cunâha aleykum fîmâ terâdaytum bihî min ba'dil ferîdahferîdati innallâhe kâne alîmen hakîmâhakîmen24. Savaş esiri olarak sahip olduklarınız hariç, evli kadınlar da size haram kılındı. Bunlar üzerinize Allah'ın emri olarak yazılmıştır. Bunların dışında kalanlar ise, iffetli yaşamak ve zina etmemek şartıyla mallarınızla mehirlerini verip istemeniz size helâl kılındı. Onlardan nikâhlanıp faydalanmanıza karşılık sabit bir hak olarak kendilerine mehirlerini verin. Mehir belirlendikten sonra, onunla ilgili olarak uzlaştığınız şeyler konusunda size günah yoktur. Şüphesiz ki Allah her şeyi hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. 4/NİSÂ-25 Ve men lem yestetı' minkum tavlen en yenkıhal muhsanâtil mu'minâti fe min mâ meleket eymânukum min feteyâtikumul mu'minâtmu'minâti vallâhu a'lemu bi îmânikum ba'dukum min ba'dba'dın, fenkihûhunne bi izni ehlihinne ve âtûhunne ucûrehunne bil ma'rûfi muhsanâtin gayre musâfihâtin ve lâ muttehızâti ehdânehdânin, fe izâ uhsinne fe in eteyne bi fâhışetin fe aleyhinne nısfu mâ alel muhsanâti minel azâbazâbi, zâlike li men haşiyel anete minkum ve en tasbirû hayrun lekum vallâhu gafûrun rahîmrahîmun25. Sizden kimin, hür mü'min kadınlarla evlenmeye gücü yetmezse sahip olduğunuz mü'min genç kızlarınızdan cariyelerinizden alsın. Allah, sizin imanınızı daha iyi bilir. Hepiniz birbirinizdensiniz. Öyle ise iffetli yaşamaları, zina etmemeleri ve gizli dost tutmamaları hâlinde, sahiplerinin izniyle onlarla evlenin, mehirlerini de güzelce verin. Evlendikten sonra bir fuhuş yaparlarsa, onlara hür kadınların cezasının yarısı uygulanır. Bu cariye ile evlenme izni, içinizden günaha düşmekten korkanlar içindir. Sabretmeniz ise sizin için daha hayırlıdır. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. 4/NİSÂ-26 Yurîdullâhu li yubeyyine lekum ve yehdîyekum sunenellezîne min kablikum ve yetûbe aleykum vallâhu alîmun hakîmhakîmun26. Allah, size hükümlerini açıklamak, size, sizden öncekilerin yollarını göstermek ve tövbelerinizi kabul etmek istiyor. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. 4/NİSÂ-27 Vallâhu yurîdu en yetûbe aleykum ve yurîdullezîne yettebiûneş şehevâti en temîlû meylen azîmâazîmen27. Allah, sizin tövbenizi kabul etmek istiyor. Şehvetlerine uyanlar ise sizin büyük bir sapıklığa düşmenizi istiyorlar. 4/NİSÂ-28 Yurîdullâhu en yuhaffife ankum, ve hulikal insânu daîfâdaîfen28. Allah, sizden yükümlülükleri hafifletmek istiyor. Çünkü insan zayıf yaratılmıştır. 4/NİSÂ-29 Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ te'kulû emvâlekum beynekum bil bâtılı, illâ en tekûne ticâreten an terâdın minkum, ve lâ taktulû enfusekum, innallâhe kâne bikum rahîmârahîmen29. Ey iman edenler! Mallarınızı aranızda batıl yollarla yemeyin. Ancak karşılıklı rıza ile yapılan ticaretle olursa başka. Kendinizi helâk etmeyin. Şüphesiz Allah, size karşı çok merhametlidir. 4/NİSÂ-30 Ve men yef'al zâlike udvânen ve zulmen fe sevfe nuslîhi nâranâren ve kâne zâlike alallâhi yesîrâyesîran30. Kim haddi aşarak ve zulmederek bunu yaparsa, onu cehennem ateşine atacağız. Bu, Allah'a pek kolaydır. 4/NİSÂ-31 İn tectenibû kebâira mâ tunhevne anhu nukeffir ankum seyyiâtikum ve nudhılkum mudhalen kerîmâkerîmen31. Eğer size yasaklanan günahların büyüklerinden kaçınırsanız, sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi güzel bir yere koyarız. 4/NİSÂ-32 Ve lâ tetemennev mâ faddalallâhû bihî ba'dakum alâ ba'dba'dın, lir ricâli nasîbun mimmektesebû ve lin nisâi nasîbun mimmektesebn mimmektesebne, ves'elûllâhe min fadlihfadlihî innallâhe kâne bi kulli şey'in alîmâalîmen32. Allah'ın, kiminizi kiminize üstün kılmaya vesile yaptığı şeyleri haset ederek arzu edip durmayın. Erkeklere kazandıklarından bir pay vardır. Kadınlara da kazandıklarından bir pay vardır. Allah'tan, O'nun lütfunu isteyin. Şüphesiz Allah, her şeyi hakkıyla bilendir. 4/NİSÂ-33 Ve li kullin cealnâ mevâliye mimmâ terekel vâlidâni vel akrabûnakrabûne vellezîne akadet eymânukum fe âtûhum nasîbehum innallâhe kâne alâ kulli şey'in şehîdâşehîden33. Erkek ve kadından her biri için ana-babanın ve akrabanın bıraktıklarından pay alan varisler kıldık. Yeminlerinizin bağladığı ahitleştiğiniz kimselere de kendi hisselerini Allah her şeye şahittir. 4/NİSÂ-34 Er ricâlu kavvâmûne alen nisâi bi mâ faddalallâhu ba'dahum alâ ba'dın ve bi mâ enfekû min emvâlihim fes sâlihâtu kânitâtun hâfizâtun lil gaybi bi mâ hafizallâhhafizallâhu vellâtî tehâfûne nuşûzehunne fe ızûhunne vehcurûhunnvehcurûhunne fîl medâcıı vadrıbûhunne fe in ata'nekum fe lâ tebgû aleyhinne sebîlâsebîlen innallâhe kâne aliyyen kebîrâkebîren34. Erkekler, kadınların koruyup Allah, insanların kimini kiminden üstün kılmıştır. Bir de erkekler kendi mallarından harcamakta ve ailenin geçimini sağlamaktadırlar. İyi kadınlar, itaatkârdırlar. Allah'ın kendilerini koruması sayesinde onlar da "gayb"ı korurlar. Evlilik yükümlülüklerini reddederek başkaldırdıklarını gördüğünüz kadınlara öğüt verin, onları yataklarında yalnız bırakın. Bunlar fayda vermez de mecbur kalırsanız onları hafifçe dövün. Eğer itaat ederlerse, artık onların aleyhine başka bir yol aramayın. Şüphesiz Allah, çok yücedir, çok büyüktür. 4/NİSÂ-35 Ve in hıftum şıkâka beynihimâ feb'asû hakemen min ehlihî ve hakemen min ehlihâ, in yurîdâ ıslâhan yuveffikıllâhu beynehumâ innallâhe kâne alîmen habîrâhabîren35. Eğer karı-kocanın arasının açılmasından endişe ederseniz, erkeğin ailesinden bir hakem, kadının ailesinden bir hakem gönderin. İki taraf arayı düzeltmek isterlerse, Allah da onları uzlaştırır. Şüphesiz Allah, hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdardır. 4/NİSÂ-36 Va'budûllâhe ve lâ tuşrikû bihî şeyen ve bil vâlideyni ihsânen ve bizil kurbâ vel yetâmâ vel mesâkîni vel câri zil kurbâ vel câril cunubi ves sâhıbi bil cenbi vebnis sebîli ve mâ meleket eymânukum, innallâhe lâ yuhıbbu men kâne muhtâlen fehûrâfehûren36. Allah'a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere iyilik edin. Şüphesiz Allah, kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez. 4/NİSÂ-37 Ellezîne yebhalûne ve ye'murûnen nâse bil buhli ve yektumûne mâ âtâhumullâhu min fadlıhfadlıhî ve a'tednâ lil kâfirîne azâben muhînâmuhînen37. Bunlar cimrilik eden, insanlara da cimriliği emreden ve Allah'ın, lütfundan kendilerine verdiği nimeti gizleyen kimselerdir. Biz de o nankörlere alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır. 4/NİSÂ-38 Vellezîne yunfıkûne emvâlehum riâen nâsi ve lâ yu'minûne billâhi ve lâ bil yevmil âhirâhiri ve men yekuniş şeytânu lehu karînen fesâe karînâkarînen38. Bunlar, mallarını insanlara gösteriş için harcayan, Allah'a ve ahiret gününe de inanmayan kimselerdir. Şeytan kimin arkadaşı olursa, o ne kötü arkadaştır. 4/NİSÂ-39 Ve mâzâ aleyhim lev âmenû billâhi vel yevmil âhıri ve enfekû mimmâ razakahumullâhrazakahumullâhu ve kânellâhu bihim alîmâalîmen39. Bunlar, Allah'a ve ahiret gününe iman etselerdi ve Allah'ın verdiği rızıktan gösterişsiz olarak harcasalardı, kendilerine ne zarar gelirdi? Allah, onları en iyi bilendir. 4/NİSÂ-40 İnnellâhe lâ yazlimu miskâle zerrehzerretin ve in teku haseneten yudâıfhâ ve yu'ti min ledunhu ecren azîmâazîmen40. Şüphesiz Allah hiç kimseye zerre kadar zulüm etmez. Yapılan çok küçük bir iyilik de olsa onun sevabını kat kat arttırır ve kendi katından büyük bir mükâfat verir. 4/NİSÂ-41 Fe keyfe izâ ci'nâ min kulli ummetin bi şehîdin ve ci'nâ bike alâ hâulâi şehîdâşehîden41. Her ümmetten bir şahit getirdiğimiz ve seni de onların üzerine bir şahit yaptığımız zaman, bakalım onların hâli nice olacak!. 4/NİSÂ-42 Yevme izin yeveddullezîne keferû ve asavur resûle lev tusevvâ bihimul ardardu ve lâ yektumûnallâhe hadîsâhadîsen42. O kıyamet günü, Allah'ı inkâr edip Peygamber'e isyan edenler, yer yarılıp içine girmiş olmayı isterler ve Allah'tan hiçbir söz gizleyemezler. 4/NİSÂ-43 Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ takrabûs salâte ve entum sukârâ hattâ ta'lemû mâ tekûlûne ve lâ cunuben illâ âbirî sebîlin hattâ tagtesilû ve in kuntum merdâ ev alâ seferin ev câe ehadun minkum minel gâiti ev lâmestumun nisâe fe lem tecidû mâen fe teyemmemû saîden tayyiben femsehû bi vucûhikum ve eydîkum innallâhe kâne afuvven gafûrâgafûran43. Ey iman edenler! Sarhoş iken ne söylediğinizi bilinceye kadar, bir de -yolcu olmanız durumu müstesna- cünüp iken yıkanıncaya kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hasta olur veya yolculukta bulunursanız, veyahut biriniz abdest bozmaktan gelince ya da eşlerinizle cinsel ilişkide bulunup, su da bulamazsanız o zaman temiz bir toprağa yönelip, niyet ederek onunla yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin. Şüphesiz Allah, çok affedicidir, çok bağışlayıcıdır. 4/NİSÂ-44 E lem tere ilellezîne ûtû nasîben minel kitâbi yeşterûned dalâlete ve yurîdûne en tedıllus sebîlsebîle44. Kendilerine Kitap'tan bir nasip verilmiş olanları görmüyor musun? Onlar sapıklığı satın alıyorlar ve sizin de yoldan sapmanızı istiyorlar. 4/NİSÂ-45 Vallâhu a'lemu bi a'dâikum ve kefâ billâhi veliyyen, ve kefâ billâhi nasîrânasîran45. Allah, sizin düşmanlarınızı çok daha iyi bilir. Allah, dost olarak yeter. Allah, yardımcı olarak da yeter. 4/NİSÂ-46 Minellezîne hâdû yuharrifûnel kelime an mevâdııhî ve yekûlûne semi'nâ ve asaynâ vesme' gayra musmeın ve râınâ leyyen bi elsinetihim ve ta'nan fîd dîndîni ve lev ennehum kâlû semi'nâ ve ata'nârnâ le kâne hayran lehum ve akvemkveme ve lâkin leanehumullâhu bi kufrihim fe lâ yu'minûne illâ kalîlâkalîlen46. Yahudilerden öyleleri var ki, kelimeleri yerlerinden kaydırıp tahrif ederek onları anlamlarından uzaklaştırırlar. Dillerini eğip bükerek ve dine saldırarak "İşittik, karşı geldik", "İşit, işitmez olası!" "Râ'inâ" derler. Hâlbuki onlar, "İşittik ve itaat ettik; dinle ve bize bak" deselerdi, bu kendileri için daha hayırlı olurdu. Fakat Allah, küfürleri yüzünden kendilerini lânetlemiştir. Bu yüzden pek az iman ederler. 4/NİSÂ-47 Yâ eyyuhellezîne ûtûl kitâbe âminû bi mâ nezzelnâ musaddikan li mâ meakum min kabli en natmise vucûhen fe neruddehâ alâ edbârihâ ev nel'anehum kemâ leannâ ashâbes sebtsebti ve kâne emrullâhi mef'ûlâmef'ûlen47. Ey kendilerine kitap verilenler! Birtakım yüzleri silip de tersine çevirmeden, yahut cumartesi halkını lânetlediğimiz gibi onları lânetlemeden, yanınızda bulunanı Tevrat'ı doğrulayıcı olarak indirdiğimiz bu kitaba Kur'an'a iman edin. Allah'ın emri mutlaka yerine gelecektir. 4/NİSÂ-48 İnnallâhe lâ yagfiru en yuşreke bihî ve yagfiru mâ dûne zâlike li men yeşâu ve men yuşrik billâhi fe kadifterâ ismen azîmâazîmen48. Şüphesiz Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz. Bunun dışında kalan günahları ise dilediği kimseler için bağışlar. Allah'a şirk koşan kimse, şüphesiz büyük bir günah işleyerek iftira etmiş olur. 4/NİSÂ-49 E lem tere ilellezîne yuzekkûne enfusehum belillâhu yuzekkî men yeşâu ve lâ yuzlemûne fetîlâfetîlen49. Kendilerini temize çıkaranları görmedin mi? Hayır! Allah, dilediğini temize çıkarır ve kendilerine kıl kadar zulmedilmez. 4/NİSÂ-50 Unzur keyfe yefterûne alâllâhil kezibkezibe ve kefâ bihî ismen mubînâmubînen50. Bak, Allah'a karşı nasıl yalan uyduruyorlar. Apaçık bir günah olarak bu yeter. 4/NİSÂ-51 E lem tere ilellezîne ûtû nasîben minel kitâbi yu'minûne bil cibti vet tâgûti ve yekûlûne lillezîne keferû hâulâi ehdâ minellezîne âmenû sebîlâsebîlen51. Kendilerine Kitap'tan bir nasip verilmiş olanları görmüyor musun? Onlar "cibt"e ve "tâğût"a inanıyorlar. İnkâr edenler için de, "Bunlar, iman edenlerden daha doğru yoldadır" diyorlar. 4/NİSÂ-52 Ulâikellezîne leanehumullâhleanehumullâhu ve men yel'anillâhu fe len tecide lehu nasîrânasîran52. Onlar, Allah'ın lânet ettiği kimselerdir. Allah, kime lânet ederse, artık ona asla bir yardımcı bulamazsın. 4/NİSÂ-53 Em lehum nasîbun minel mulki fe izen lâ yu'tûnen nâse nekîrânekîren53. Yoksa onların hükümranlıkta bir payı mı var? Öyle olsa, insanlara bir zerre bile vermezler. 4/NİSÂ-54 Em yahsudûnen nâse alâ mâ âtâhumullâhu min fadlıhfadlıhî, fe kad âteynâ âle ibrâhîmel kitâbe vel hikmete ve âteynâhum mulken azîmâazîmen54. Yoksa, insanları; Allah'ın lütfundan kendilerine verdiği şey dolayısıyla kıskanıyorlar mı? Şüphesiz biz, İbrahim ailesine de kitap ve hikmet vermişizdir. Onlara büyük bir hükümranlık da vermiştik. 4/NİSÂ-55 Fe minhum men âmene bihî ve minhum men sadde anhanhu ve kefâ bi cehenneme saîrâsaîran55. Böylece onlardan kimi ona iman etti, kimi de sırt çevirdi. O iman etmeyenlere çılgın ateş olarak cehennem yeter. 4/NİSÂ-56 İnnellezîne keferû bi âyâtinâ sevfe nuslîhim nâranâran, kullemâ nadicet culûduhum beddelnâhum culûden gayrehâ li yezûkûl azâbazâbe innallâhe kâne azîzen hakîmâhakîmen56. Şüphesiz âyetlerimizi inkâr edenleri biz ateşe atacağız. Derileri yanıp döküldükçe, azabı tatmaları için onların derilerini yenileyeceğiz. Şüphesiz Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. 4/NİSÂ-57 Vellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti senudhıluhum cennâtin tecrî min tahtihel enhâru hâlidîne fîhâ ebedâebeden, lehum fîhâ ezvâcun mutahharatun ve nudhıluhum zıllen zalîlâzalîlen57. İman edip salih ameller işleyenleri ise, içinden ırmaklar akan, içlerinde ebedî kalacakları cennetlere koyacağız. Onlara orada tertemiz eşler vardır. Onları, koyu gölgeler altında bulunduracağız. 4/NİSÂ-58 İnnallâhe ye'murukum en tueddûl emânâti ilâ ehlihâ ve izâ hakemtum beynen nâsi en tahkumû bil adladli, innallâhe niımmâ yeızukum bihbihî, innallâhe kâne semîan basîrâbasîran58. Allah, size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Doğrusu Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor! Şüphesiz ki Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir. 4/NİSÂ-59 Yâ eyyuhellezîne âmenû atîûllâhe ve atîûr resûle ve ulil emri minkum fe in tenâza'tum fî şey'in fe ruddûhu ilallâhi ver resûli in kuntum tu'minûne billâhi vel yevmil âhirâhiri, zâlike hayrun ve ahsenu te'vîlâte'vîlen59. Ey iman edenler! Allah'a itaat edin. Peygamber'e itaat edin ve sizden olan ulu'l-emre idarecilere de. Herhangi bir hususta anlaşmazlığa düştüğünüz takdirde, Allah'a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız, onu Allah ve Resûlüne arz edin. Bu, daha iyidir, sonuç bakımından da daha güzeldir. 4/NİSÂ-60 E lem tere ilellezîne yez'umûne ennehum âmenû bimâ unzile ileyke ve mâ unzile min kablike yurîdûne en yetehâkemû ilat tâgûti ve kad umirû en yekfurû bihbihî ve yurîduş şeytânu en yudıllehum dalâlen baîdâbaîden60. Ey Muhammed! Sana indirilen Kur'an'a ve senden önce indirilene inandıklarını iddia edenleri görmüyor musun? Tâğût'u tanımamaları kendilerine emrolunduğu hâlde, onun önünde muhakeme olmak istiyorlar. Şeytan da onları derin bir sapıklığa düşürmek istiyor. 4/NİSÂ-61 Ve izâ kîle lehum teâlev ilâ mâ enzelallâhu ve iler resûli raeytel munâfıkîne yesuddûne anke sudûdâsudûden61. Münafıklara, "Allah'ın indirdiğine Kur'an'a ve Peygambere gelin" dendiği zaman, onların senden büsbütün uzaklaştıklarını görürsün. 4/NİSÂ-62 Ve keyfe izâ esâbethum musîbetun bimâ kaddemet eydîhim summe câûke yahlıfûne billâhi in eradnâ illâ ihsânen ve tevfîkâtevfîkan62. Kendi işledikleri yüzünden başlarına bir musibet geldiği, sonra da "Biz iyilik etmek ve uzlaştırmaktan başka bir şey istememiştik" diye Allah'a yemin ederek sana geldikleri zaman hâlleri nasıl olur? 4/NİSÂ-63 Ulâikellezîne ya'lemullâhu mâ fî kulûbihim fe a'rıd anhum vaızhum ve kul lehum fî enfusihim kavlen belîgâbelîgan63. Onlar, Allah'ın kalplerindekini bildiği kimselerdir. Öyleyse onlara aldırma. Onlara öğüt ver ve onlara, kendileri hakkında etkili ve güzel söz söyle. 4/NİSÂ-64 Ve mâ erselnâ min resûlin illâ li yutâa bi iznillâhiznillâhi, ve lev ennehum iz zalemû enfusehum câûke festagferûllâhe vestagfere lehumur resûlu le vecedûllâhe tevvâben rahîmârahîmen64. Biz her peygamberi sırf, Allah'ın izni ile itaat edilmek üzere gönderdik. Eğer onlar kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler de Allah'tan günahlarının bağışlamasını dileseler ve Peygamber de onlara bağışlama dileseydi, elbette Allah'ı tövbeleri çok kabul edici ve çok merhametli bulacaklardı. 4/NİSÂ-65 Fe lâ ve rabbike lâ yu'minûne hattâ yuhakkimûke fîmâ şecere beynehum summe lâ yecidû fî enfusihim harecen mimmâ kadayte ve yusellimû teslîmâteslîmen65. Hayır! Rabbine andolsun ki onlar, aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olmazlar. 4/NİSÂ-66 Ve lev ennâ ketebnâ aleyhim enıktulû enfusekum evihrucû min diyârikum mâ fealûhu illâ kalîlun minhum ve lev ennehum fealû mâ yûazûne bihî le kâne hayran lehum ve eşedde tesbîtâtesbîten66. Eğer biz onlara, "Hayatlarınızı feda edin veya yurtlarınızdan çıkın" diye yazmış olsaydık, içlerinden pek azı hariç, bunu yapmazlardı. Eğer kendilerine verilen öğütleri tutsalardı, elbette haklarında hem daha hayırlı, hem de imanlarını daha çok pekiştirici olurdu. 4/NİSÂ-67 Ve izen le âteynâhum min ledunnâ ecren azîmâazîmen67. O zaman kendilerine elbette katımızdan büyük bir mükâfat verirdik. 4/NİSÂ-68 Ve le hedeynâhum sırâten mustekîmâmustekîmen68. Onları elbette doğru yola iletirdik. 4/NİSÂ-69 Ve men yutiıllâhe ver resûle fe ulâike meallezîne en'amellâhu aleyhim minen nebiyyîne ves sıddîkîne veş şuhedâi ves sâlihînsâlihîne, ve hasune ulâike refîkârefîkan69. Kim Allah'a ve Peygambere itaat ederse, işte onlar, Allah'ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerle, sıddîklarla, şehidlerle ve iyi kimselerle birliktedirler. Bunlar ne güzel arkadaştır. 4/NİSÂ-70 Zâlikel fadlu minallâhminallâhi ve kefâ billâhi alîmâalîmen70. Bu lütuf Allah'tandır. Hakkıyla bilen olarak Allah yeter. 4/NİSÂ-71 Yâ eyyuhellezîne âmenû huzû hızrakum fenfirû subâtin evinfirû cemîâcemîan71. Ey iman edenler! Düşmana karşı tedbirinizi alıp, küçük birlikler hâlinde, yahut topluca savaşa gidin. 4/NİSÂ-72 Ve inne minkum le men le yubattiennyubattienne, fe in esâbetkum musîbetun kâle kad en'amallâhu aleyye iz lem ekun meahum şehîdâşehîden72. Şüphesiz, aranızda öyle kimseler var ki, onların her biri savaşa gitme konusunda hakikaten pek ağır davranır. Eğer başınıza bir musibet gelirse, "Allah, bana lütfetti de onlarla beraber bulunmadım" der. 4/NİSÂ-73 Ve lein esâbekum fadlun minallâhi le yekûlenne ke en lem tekun beynekum ve beynehu meveddetun yâ leytenî kuntu meahum fe efûze fevzen azîmâazîmen73. Eğer Allah'tan size bir lütuf zafer erişse, bu sefer de; sizinle kendisi arasında hiç tanışıklık yokmuş gibi şöyle der "Keşke ben de onlarla beraber olsaydım da büyük bir başarıya ganimete ulaşsaydım." 4/NİSÂ-74 Fel yukâtil fî sebîlillâhillezîne yeşrûnel hayâted dunyâ bil âhirehâhireti ve men yukâtil fî sebîlillâhi fe yuktel ev yaglib fe sevfe nu'tîhi ecren azîmâazîmen74. O hâlde, dünya hayatını ahiret hayatı karşılığında satanlar, Allah yolunda savaşsınlar. Kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse, biz ona büyük bir mükâfat vereceğiz. 4/NİSÂ-75 Ve mâ lekum lâ tukâtilûne fî sebîlillâhi vel mustad'afîne miner ricâli ven nisâi vel vildânillezîne yekûlûne rabbenâ ahricnâ min hâzihil karyetiz zâlimi ehluhâ, vec'al lenâ min ledunke veliyyâveliyyen, vec'al lenâ min ledunke nasîrânasîran75. Size ne oluyor da, Allah yolunda ve, "Ey Rabbimiz! Bizleri halkı zalim olan şu memleketten çıkar, katından bize bir dost ver, bize katından bir yardımcı ver" diye yalvarıp duran zayıf ve zavallı erkekler, kadınlar ve çocukların uğrunda savaşa çıkmıyorsunuz? 4/NİSÂ-76 Ellezîne âmenû yukâtilûne fî sebîlillâhsebîlillâhi vellezîne keferû yukâtilûne fî sebîlit tâgûti fe kâtilû evliyâeş şeytânşeytâni, inne keydeş şeytâni kâne daîfâdaîfen76. İman edenler, Allah yolunda savaşırlar. İnkâr edenler de tâğût yolunda savaşırlar. O hâlde, siz şeytanın dostlarına karşı savaşın. Şüphesiz şeytanın hilesi zayıftır. 4/NİSÂ-77 E lem tere ilellezîne kîle lehum kuffû eydiyekum, ve ekîmus salâte ve âtûz zekâhzekâte, fe lemmâ kutibe aleyhimul kıtâlu izâ ferîkun minhum yahşevnen nâse ke haşyetillâhi ev eşedde haşyehhaşyeten, ve kâlû rabbenâ lime ketebte aleynel kıtâlkıtâle, lev lâ ahhartenâ ilâ ecelin karîbkarîbin, kul metâud dunyâ kalîlkalîlun vel âhıretu hayrun li menittekâ ve lâ tuzlemûne fetîlâfetîlen77. Daha önce kendilerine, "savaşmaktan ellerinizi çekin, namazı kılın, zekâtı verin" denilenleri görmedin mi? Üzerlerine savaş yazılınca, hemen içlerinden bir kısmı; insanlardan, Allah'tan korkar gibi, hatta daha çok korkarlar ve "Rabbimiz! Niçin bize savaş yazdın? Bizi yakın bir zamana kadar erteleseydin ya!" derler. De ki "Dünya geçimliği azdır. Ahiret, Allah'a karşı gelmekten sakınan kimse için daha hayırlıdır. Size kıl kadar haksızlık edilmez." 4/NİSÂ-78 Eyne mâ tekûnû yudrikkumul mevtu ve lev kuntum fî burûcin muşeyyedehmuşeyyedetin, ve in tusıbhum hasenetun yekûlû hâzihî min indillâhindillâhi, ve in tusıbhum seyyietun yekûlû hâzihî min ındikındike, kul kullun min ındillâhındillâhi, fe mâli hâulâil kavmi lâ yekâdûne yefkahûne hadîsâhadîsen78. Nerede olursanız olun, sağlam ve tahkim edilmiş kaleler içinde bulunsanız bile ölüm size ulaşacaktır. Onlara bir iyilik gelirse, "Bu, Allah'tandır" derler. Onlara bir kötülük gelirse, "Bu, senin yüzündendir" derler. Ey Muhammed! De ki "Hepsi Allah'tandır." Bu topluma ne oluyor ki, neredeyse hiçbir sözü anlamıyorlar!4/NİSÂ-79 Mâ esâbeke min hasenetin fe minallâhminallâhi, ve mâ esâbeke min seyyietin fe min nefsiknefsike, ve erselnâke lin nâsi resûlâresûlen, ve kefâ billâhi şehîdâşehîden79. Sana ne iyilik gelirse Allah'tandır. Sana ne kötülük gelirse kendindendir. Ey Muhammed! Seni insanlara bir peygamber olarak gönderdik. Şahit olarak Allah yeter. 4/NİSÂ-80 Men yutiır resûle fe kad atâallâhatâallâhe, ve men tevellâ fe mâ erselnâke aleyhim hafîzâhafîzen80. Kim peygambere itaat ederse, Allah'a itaat etmiş olur. Kim yüz çevirirse, bilsin ki biz seni onlara bekçi göndermedik. 4/NİSÂ-81 Ve yekûlûne tâatun fe izâ berezû min indike beyyete tâifetun minhum gayrellezî tekûltekûlu vallâhu yektubu mâ yubeyyitûnyubeyyitûne, fe a'rıd anhum ve tevekkel alâllâhalallâhi ve kefâ billâhi vekîlâvekîlen81. Sana "baş üstüne" derler. Fakat senin yanından çıktıklarında, içlerinden birtakımı, geceleyin; senin gündüz söylediklerinin aksini kurarlar. Allah, onların geceleyin kurduklarını yazmaktadır. Sen onlara aldırma. Allah'a tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter. 4/NİSÂ-82 E fe lâ yetedebberûnel kur'ânkur'âne ve lev kâne min indi gayrillâhi le vecedû fîhihtilâfen kesîrâkesîran82. Hâlâ Kur'an'ı düşünüp anlamaya çalışmıyorlar mı? Eğer o, Allah'tan başkası tarafından indirilmiş olsaydı, mutlaka onda birçok çelişki bulurlardı. 4/NİSÂ-83 Ve izâ câehum emrun minel emni evil havfi ezâû bihbihî ve lev reddûhu iler resûli ve ilâ ulil emri minhum le alimehullezîne yestenbitûnehu minhum ve lev lâ fadlullâhi aleykum ve rahmetuhu letteba'tumuş şeytâne illâ kalîlâkalîlen83. Kendilerine güvenlik barış veya korku savaş ile ilgili bir haber geldiğinde onu yayarlar. Hâlbuki onu peygambere ve içlerinden yetki sahibi kimselere götürselerdi, elbette bunlardan, onu değerlendirip sonuç hüküm çıkarabilecek nitelikte olanları onu anlayıp bilirlerdi. Allah'ın size lütfu ve merhameti olmasaydı, pek azınız hariç, muhakkak şeytana uyardınız. 4/NİSÂ-84 Fe kâtil fî sebîlillâhsebîlillâhi, lâ tukellefu illâ nefseke ve harrıdıl mu'minînmu'minîne, asallâhu en yekuffe be'sellezîne keferû valâhu eşeddu be'sen ve eşeddu tenkîlâtenkîlen84. Ey Muhammed! Artık Allah yolunda savaş! Sen ancak kendinden sorumlusun! Mü'minleri de savaşa teşvik et. Umulur ki Allah inkâr edenlerin gücünü kırar. Allah'ın gücü daha üstündür, cezası daha şiddetlidir. 4/NİSÂ-85 Men yeşfa' şefâaten haseneten yekun lehû nasîbun minhâ ve men yeşfa' şefâaten seyyieten yekun lehu kiflun minhminhâ ve kânallâhu alâ kulli şey'in mukîtâmukîten85. Kim güzel bir işte aracılık ederse, ona o işin sevabından bir pay vardır. Kim de kötü bir işte aracılık ederse, ona da o kötülükten bir pay vardır. Allah'ın her şeye gücü yeter. 4/NİSÂ-86 Ve izâ huyyîtum bi tehıyyetin fe hayyû bi ahsene minhâ ev ruddûhâ innallâhe kâne alâ kulli şey'in hasîbâhasîben86. Size bir selâm verildiği zaman, ondan daha güzeliyle veya aynı selâmla karşılık verin. Şüphesiz Allah, her şeyin hesabını gereği gibi yapandır. 4/NİSÂ-87 Allâhu lâ ilâhe illâ huve le yecmeannekum ilâ yevmil kıyâmeti lâ raybe fîhfîhi ve men asdeku minallâhi hadîsâhadîsen87. Allah, kendisinden başka hiçbir ilâh olmayandır. Andolsun, sizi kıyamet gününde mutlaka bir araya toplayacaktır. Bunda asla şüphe yoktur. Kimdir sözü Allah'ınkinden daha doğru olan? 4/NİSÂ-88 Fe mâ lekum fil munâfikîne fieteyni vallâhu erkesehum bi mâ kesebû e turîdûne en tehdû men edallallâhedallallâhu, ve men yudlilillâhu fe len tecide lehu sebîlâsebîlen88. Size ne oluyor da münafıklar hakkında iki gruba ayrıldınız? Allah, onları yaptıkları işlerden dolayı baş aşağı ederek eski konumlarına küfre döndürmüştür. Allah'ın saptırdığını yola getirmek mi istiyorsunuz? Allah kimi saptırırsa, sen onun için asla bir çıkış yolu bulamazsın. 4/NİSÂ-89 Veddû lev tekfurûne kemâ keferû fe tekûnûne sevâen fe lâ tettehızû minhum evliyâe hattâ yuhâcirû fî sebîlillâhsebîlillâhi, fe in tevellev fe huzûhum vaktulûhum haysu vecedtumûhum, ve lâ tettehızû minhum veliyyen ve lâ nasîrânasîran89. Arzu ettiler ki kendilerinin küfre saptıkları gibi siz de sapasınız da beraber olasınız. Bu sebeple, onlar Allah yolunda hicret edinceye kadar içlerinden dost edinmeyin. Eğer bundan yüz çevirirlerse, onları yakalayın ve bulduğunuz yerde öldürün. Onlardan ne bir dost edinin, ne de bir yardımcı. 4/NİSÂ-90 İllellezîne yasılûne ilâ kavmin beynekum ve beynehum mîsâkun ev câûkum hasıret sudûruhum en yukâtilûkum ev yukâtilû kavmehum ve lev şâellâhu le selletahum aleykum fe le kâtelûkum, fe inı'tezelûkum fe lem yukâtilûkum ve elkav ileykumus seleme, fe mâ cealallâhu lekum aleyhim sebîlâsebîlen90. Ancak sizinle aralarında anlaşma olan bir topluma sığınmış bulunanlar, yahut ne sizinle ne de kendi kavimleriyle savaşmayı içlerine sığdıramayıp tarafsız olarak size gelenler başka. Eğer Allah dileseydi, onları size musallat kılardı da sizinle savaşırlardı. Eğer onlar sizden uzak durur, sizinle savaşmayıp size barış teklif ederlerse; Allah, onlara saldırmak için size bir yol yetki vermemiştir. 4/NİSÂ-91 Setecidûne âharîne yurîdûne en ye'menûkum ve ye'menû kavmehum kullemâ ruddû ilel fitneti urkisû fîhâ, fe in lem ya'tezilûkum ve yulkû ileykumus seleme ve yekuffû eydiyehum fe huzûhum vaktulûhum haysu sekıftumûhum ve ulâikum cealnâ lekum aleyhim sultânen mubînâmubînen91. Diğer birtakım kimselerin de hem sizden emin olmak, hem de kavimlerinden emin olmak istediklerini göreceksin. Bunlar küfre her döndürüldüklerinde ona atılırlar. Eğer bunlar sizden uzak durmazlar, sizinle barış içinde yaşamak istemezler, ellerini savaştan çekmezlerse, onları yakalayın ve onları nerede bulursanız öldürün. İşte bunlara karşı size apaçık bir yetki verdik. 4/NİSÂ-92 Ve mâ kâne li mu'minin en yaktule mu'minen illâ hataâhataen, ve men katele mu'minen hataen fe tahrîru rakabetin mu'minetin ve diyetun musellemetun ilâ ehlihî illâ en yessaddakû, fe in kâne min kavmin aduvvin lekum ve huve mu'minun fe tahrîru rakabetin mu'minehmu'minetin, ve in kâne min kavmin beynekum ve beynehum mîsâkun fe diyetun musellemetun ilâ ehlihî ve tahrîru rakabetin mu'minehmu'minetin, fe men lem yecid fe sıyâmu şehreyni mutetâbiayni tevbeten minallâhminallâhi, ve kânallâhu alîmen hakîmâhakîmen92. Bir mü'minin bir mü'mini öldürmesi olacak şey değildir. Ancak yanlışlıkla olması başka. Kim bir mü'mini yanlışlıkla öldürürse, bir mü'min köleyi azad etmesi ve bağışlamadıkları sürece ailesine diyet ödemesi gerekir. Öldürülen kimse mü'min olur ve düşmanınız olan bir topluluktan bulunursa, mü'min bir köle azad etmek gerekir. Eğer sizinle kendileri arasında antlaşma bulunan bir topluluktan ise ailesine verilecek bir diyet ve mü'min bir köle azad etmek gerekir. Bunlara imkân bulamayanın, Allah tarafından tövbesinin kabulü için iki ay ard arda oruç tutması gerekir. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. 4/NİSÂ-93 Ve men yaktul mu'minen muteammiden fe cezâuhu cehennemu hâliden fîhâ ve gadıballâhu aleyhi ve leanehu ve eadde lehu azâben azîmâazîmen93. Kim bir mü'mini kasten öldürürse, cezası, içinde ebedî kalacağı cehennemdir. Allah, ona gazap etmiş, lânet etmiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır. 4/NİSÂ-94 Yâ eyyuhellezîne âmenû izâ darabtum fî sebîlillâhi fe tebeyyenû ve lâ tekûlû li men elkâ ileykumus selâme leste mu'minâmu'minen tebtegûne aradal hayâtid dunyâ fe indallâhi megânimu kesîrehkesîretun, kezâlike kuntum min kablu fe mennellâhu aleykum fe tebeyyenû innallâhe kâne bimâ ta'melûne habîrâhabîran94. Ey iman edenler! Allah yolunda sefere çıktığınız zaman, gerekli araştırmayı yapın. Size selâm veren kimseye, dünya hayatının geçici menfaatine ganimete göz dikerek, "Sen mü'min değilsin" demeyin. Allah katında pek çok ganimetler vardır. Daha önce siz de öyle idiniz de Allah size lütufta bulundu müslüman oldunuz. Onun için iyice araştırın. Çünkü Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. 4/NİSÂ-95,96 Lâ yestevîl kâıdûne minel mu'minîne gayru ulîd darari vel mucâhidûne fî sebîlillâhi bi emvâlihim ve enfusihim, faddalallâhul mucâhidîne bi emvâlihim ve enfusihim alel kâidîne derecehdereceten ve kullen vaadallâhul husnâ ve faddalallâhul mucâhidîne alel kâıdîne ecren azîmâazîmen.Derecâtin minhu ve mağfireten ve rahmehrahmeten ve kânallâhu gafûran rahîmârahîmen]95,96. Mü'minlerden özür sahibi olmaksızın cihattan geri kalıp oturanlarla, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler eşit olamazlar. Allah, mallarıyla, canlarıyla cihad edenleri, derece itibariyle, cihattan geri kalanlardan üstün kılmıştır. Gerçi Allah mü'minlerin hepsine de en güzel olanı cenneti va'detmiştir. Ama mücahitleri büyük bir mükâfat ile kendi katından dereceler, bağışlanma ve rahmet ile cihattan geri kalanlara üstün kılmıştır. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. 4/NİSÂ-95,96 Lâ yestevîl kâıdûne minel mu'minîne gayru ulîd darari vel mucâhidûne fî sebîlillâhi bi emvâlihim ve enfusihim, faddalallâhul mucâhidîne bi emvâlihim ve enfusihim alel kâidîne derecehdereceten ve kullen vaadallâhul husnâ ve faddalallâhul mucâhidîne alel kâıdîne ecren azîmâazîmen.Derecâtin minhu ve mağfireten ve rahmehrahmeten ve kânallâhu gafûran rahîmârahîmen]95,96. Mü'minlerden özür sahibi olmaksızın cihattan geri kalıp oturanlarla, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler eşit olamazlar. Allah, mallarıyla, canlarıyla cihad edenleri, derece itibariyle, cihattan geri kalanlardan üstün kılmıştır. Gerçi Allah mü'minlerin hepsine de en güzel olanı cenneti va'detmiştir. Ama mücahitleri büyük bir mükâfat ile kendi katından dereceler, bağışlanma ve rahmet ile cihattan geri kalanlara üstün kılmıştır. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. 4/NİSÂ-97 İnnellezîne teveffâhumul melâiketu zâlimî enfusihim kâlû fîme kuntum kâlû kunnâ mustad'afîne fîl ardardı, kâlû e lem tekun ardullâhi vâsiaten fe tuhâcirû fîhâ fe ulâike me'vâhum cehennemcehennemu ve sâet masîrâmasîran97. Kendilerine zulmetmekteler iken meleklerin canlarını aldığı kimseler var ya; melekler onlara şöyle derler "Ne durumdaydınız? Niçin hicret etmediniz?" Onlar da, "Biz yeryüzünde zayıf ve güçsüz kimselerdik" derler. Melekler, "Allah'ın arzı geniş değil miydi, orada hicret etseydiniz ya!" derler. İşte bunların gidecekleri yer cehennemdir. O ne kötü varış yeridir. 4/NİSÂ-98 İllel mustad'afîne miner ricâli ven nisâi vel vildâni lâ yestatîûne hîleten ve lâ yehtedûne sebîlâsebîlen98. Ancak gerçekten zayıf ve güçsüz olan, çaresiz kalan ve hicret etmeye yol bulamayan erkekler, kadınlar ve çocuklar başkadır. 4/NİSÂ-99 Fe ulâike asâllâhu en ya'fuve anhum ve kânallâhu afuvven gafûrâgafûren99. Umulur ki, Allah bu kimseleri affeder. Çünkü Allah çok affedicidir, çok bağışlayıcıdır. 4/NİSÂ-100 Ve men yuhâcir fî sebîlillâhi yecid fîl ardı murâgamen kesîren veseahveseaten, ve men yahruc min beytihî muhâciren ilâllâhi ve resûlihî summe yudrikhul mevtu fe kad vakaa ecruhu alâllâhalâllâhi, ve kânallâhu gafûran rahîmârahîmen100. Kim Allah yolunda hicret ederse, yeryüzünde gidecek çok yer de bulur, genişlik de. Kim Allah'a ve Peygamberine hicret etmek amacıyla evinden çıkar da sonra kendisine ölüm yetişirse, şüphesiz onun mükâfatı Allah'a düşer. Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. 4/NİSÂ-101 Ve izâ darabtum fîl ardı fe leyse aleykum cunâhun en taksurû mines salâti, in hıftum en yeftinekumullezîne keferû, innel kâfirîne kânû lekum aduvven mubînâmubînen101. Yeryüzünde sefere çıktığınız vakit kâfirlerin size saldırmasından korkarsanız, namazı kısaltmanızdan ötürü size bir günah yoktur. Şüphesiz kâfirler sizin apaçık düşmanınızdır. 4/NİSÂ-102 Ve izâ kunte fîhim fe ekamte lehumus salâte fel tekum tâifetun minhum meake vel ye'huzû eslihatehum fe izâ secedû fel yekûnû min verâikum, vel te'ti tâifetun uhrâ lem yusallû fel yusallû meake vel ye'huzû hızrahum ve eslihatehum veddellezîne keferû lev tagfulûne an eslihatikum ve emtiatikum fe yemîlûne aleykum meyleten vâhıdehvâhıdeten ve lâ cunâha aleykum in kâne bikum ezen min matarin ev kuntum mardâ en tedaû eslihatekum, ve huzû hızrakum innallâhe eadde lil kâfirîne azâben muhînâmuhînen102. Ey Muhammed! Cephede sen de onların mü'minlerin arasında bulunup da onlara namaz kıldırdığın vakit, içlerinden bir kısmı seninle beraber namaza dursun. Silâhlarını da yanlarına alsınlar. Bunlar secdeye vardıklarında bir rekât kıldıklarında arkanıza düşman karşısına geçsinler. Sonra o namaz kılmamış olan diğer kısım gelsin, seninle beraber kılsınlar ve ihtiyatlı bulunsunlar, silâhlarını yanlarına alsınlar. İnkâr edenler arzu ederler ki, silâhlarınızdan ve eşyanızdan bir gafil olsanız da size ani bir baskın yapsalar. Yağmurdan zahmet çekerseniz, ya da hasta olursanız, silâhlarınızı bırakmanızda size bir beis yoktur. Bununla birlikte ihtiyatlı olun tedbirinizi alın. Şüphesiz Allah, inkârcılara alçaltıcı bir azap hazırlamıştır. 4/NİSÂ-103 Fe izâ kadaytumus salâte fezkurûllâhe kıyâmen ve kuûden ve alâ cunûbikum, fe izatma'nentum fe ekîmus salâtsalâte, innes salâte kânet alel mu'minîne kitâben mevkûtâmevkûten103. Namazı kıldınız mı, gerek ayakta, gerek otururken ve gerek yan yatarak hep Allah'ı anın. Güvene kavuştunuz mu namazı tam olarak kılın. Çünkü namaz, mü'minlere belirli vakitlere bağlı olarak farz kılınmıştır. 4/NİSÂ-104 Ve lâ tehinû fîbtigâil kavmkavmi in tekûnû te'lemûne fe innehum ye'lemûne kemâ te'lemûnte'lemûne ve tercûne minallâhi mâ lâ yercûnyercûne ve kânallâhu alîmen hakîmâhakîmen104. Düşman topluluğunu izlemekte gevşeklik göstermeyin. Eğer siz acı duyuyorsanız, kuşkusuz onlar da sizin acı duyduğunuz gibi acı duyuyorlar. Üstelik siz Allah'tan onların ümit edemeyecekleri şeyleri umuyorsunuz. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. 4/NİSÂ-105 İnnâ enzelnâ ileykel kitâbe bil hakkı li tahkume beynen nâsi bimâ erâkallâherâkallâhu, ve lâ tekun lil hâinîne hasîmâhasîmen105. Ey Muhammed! Biz sana Kitab'ı Kur'an'ı hak olarak indirdik ki, insanlar arasında Allah'ın sana öğrettikleri ile hüküm veresin. Sakın hainlerin savunucusu olma. 4/NİSÂ-106 Vestagfirillâhvestagfirillâhe, innallâhe kâne gafûran rahîmârahîmen106. Allah'tan bağışlama dile. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. 4/NİSÂ-107 Ve lâ tucâdil anillezîne yahtânûne enfusehum innallâhe lâ yuhıbbu men kâne havvânen esîmâesîmen107. Kendilerine hainlik edenleri savunma. Zira Allah, hiçbir haini, hiçbir günahkârı sevmez. 4/NİSÂ-108 Yestahfûne minen nâsi ve lâ yestahfûne minallâhi ve huve meahum iz yubeyyitûne mâ lâ yerdâ minel kavlkavli ve kânallâhu bi mâ ya'melûne muhîtâmuhîtan108. Bunlar, insanlardan gizlenmeye çalışırlar da Allah'tan gizlenmezler. Hâlbuki Allah, geceleyin, razı olmayacağı sözleri kurarlarken onlarla beraberdir. Allah, onların yaptıklarını ilmiyle kuşatmıştır. 4/NİSÂ-109 Hâ entum hâulâi câdeltum anhum fîl hayâtid dunyâ fe men yucâdilullâhe anhum yevmel kıyâmeti em men yekûnu aleyhim vekîlâvekîlen109. İşte siz öyle kimselersiniz ki, diyelim dünya hayatında onları savundunuz. Ya kıyamet günü onları Allah'a karşı kim savunacak, yahut kim onlara vekil olacak? 4/NİSÂ-110 Ve men ya'mel sûen ev yazlim nefsehu summe yestagfirillâhe yecidillâhe gafûran rahîmârahîmen110. Kim bir kötülük yapar, yahut kendine zulmeder, sonra da Allah'tan bağışlama dilerse, Allah'ı çok bağışlayıcı ve çok merhamet edici bulur. 4/NİSÂ-111 Ve men yeksib ismen fe innemâ yeksibuhu alâ nefsihnefsihî ve kânallâhu alîmen hakîmâhakîmen111. Kim bir günah kazanırsa, onu ancak kendi aleyhine kazanmış olur. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. 4/NİSÂ-112 Ve men yeksib hatîeten ev ismen summe yermi bihî berîen fe kadihtemele buhtânen ve ismen mubînâmubînen112. Kim bir hata işler veya bir günah kazanır da sonra onu bir suçsuzun üzerine atarsa, şüphesiz iftira etmiş, apaçık bir günah yüklenmiş olur. 4/NİSÂ-113 Ve lev lâ fadlullâhi aleyke ve rahmetuhu le hemmet tâifetun minhum en yudıllûkyudıllûke ve mâ yudıllûne illâ enfusehum ve mâ yadurrûneke min şey'şey'in ve enzelallâhu aleykel kitâbe vel hikmete ve allemeke mâ lem tekun ta'lemta'lemu ve kâne fadlullâhi aleyke azîmâazîmen113. Ey Muhammed! Eğer Allah'ın sana lütuf ve merhameti olmasaydı, onlardan bir grup seni saptırmaya çalışırdı. Hâlbuki onlar, ancak kendilerini saptırırlar, sana hiçbir zarar veremezler. Allah, sana kitabı Kur'an'ı ve hikmeti indirmiş ve sana bilmediğin şeyleri öğretmiştir. Allah'ın sana lütfu çok büyüktür. 4/NİSÂ-114 Lâ hayra fî kesîrin min necvâhum illâ men emere bi sadakatin ev ma'rûfin ev ıslâhın beynen nâsnâsi ve men yef'al zâlikebtigâe merdâtillâhi fe sevfe nu'tîhi ecren azîmâazîmen114. Bir sadaka vermeyi, yahut iyilik yapmayı, yahut da insanların arasını düzeltmeyi emredenleri hariç, onların aralarındaki gizli konuşmaların çoğunda hiçbir hayır yoktur. Kim bunları sırf Allah'ın rızasını kazanmak için yaparsa, biz ona büyük bir mükâfat vereceğiz. 4/NİSÂ-115 Ve men yuşâkıkır resûle min ba'di mâ tebeyyene lehul hudâ ve yettebi' gayre sebîlil mu'minîne nuvellıhî mâ tevellâ ve nuslihî cehennemcehenneme ve sâet masîrâmasîran115. Kim, kendisine hidayet doğru yol besbelli olduktan sonra peygambere karşı çıkar, mü'minlerin yolundan başkasına uyarsa, onu yöneldiği yolda bırakırız ve cehenneme sokarız. Orası ne kötü bir varış yeridir. 4/NİSÂ-116 İnnallâhe lâ yagfiru en yuşreke bihî ve yagfiru mâdûne zâlike li men yeşâu ve men yuşrik billâhi fe kad dalle dalâlen baîdâbaîdan116. Şüphesiz Allah, kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışındaki günahları, dilediği kimseler için bağışlar. Allah'a ortak koşan, kuşkusuz, derin bir sapıklığa düşmüştür. 4/NİSÂ-117 İn yed'ûne min dûnihî illâ inâsâinâsen, ve in yed'ûne illâ şeytânen merîdâmerîden117. Onlar, Allah'ı bırakıp ancak dişilere aslında azgın bir şeytana tapmaktadırlar. 4/NİSÂ-118 Leanehullâhleanehullâhu, ve kâle le ettehizenne min ibâdike nasîben mefrûdâmefrûdan118. Allah, o şeytana lânet etti ve o da, "Andolsun ki senin kullarından elbette belirli bir pay alacağım" dedi. 4/NİSÂ-119 Ve le udillennehum ve le umenniyennehum ve le âmurennehum fe le yubettikunne âzânel en'âmi, ve le âmurennehum fe le yugayyirunne halkallâhhalkallâhi, ve men yettehıziş şeytâne veliyyen min dûnillâhi fe kad hasire husrânen mubînâmubînen119. "Onları mutlaka saptıracağım, mutlaka onları kuruntulara sokacağım ve onlara emredeceğim de putlara adak için hayvanların kulaklarını yaracaklar. Yine onlara emredeceğim de Allah'ın yarattığını değiştirecekler." Kim Allah'ı bırakıp da şeytanı dost edinirse, şüphesiz o apaçık bir hüsrana düşmüştür. 4/NİSÂ-120 Yeıduhum, ve yumennîhim, ve mâ yeıduhumuş şeytânu illâ gurûrâgurûren120. Şeytan onlara birçok vaadde bulunur ve onları kuruntulara sürükler. Oysa şeytan, ancak aldatmak için onlara vaadde bulunuyor. 4/NİSÂ-121 Ulâike me'vâhum cehennemu ve lâ yecidûne anhâ mahîsâmahîsan121. İşte onların barınağı cehennemdir. Ondan bir kaçış yolu bulamazlar. 4/NİSÂ-122 Vellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti se nudhiluhum cennâtin tecrî min tahtihel enhâru hâlidîne fîhâ ebedâebeden, va'dallâhi hakkâhakkan, ve men asdaku minallâhi kîlâkîlen122. İman edip salih ameller işleyenleri de ebedî olarak kalacakları, içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyacağız. Allah, gerçek bir vaadde bulunmuştur. Kimdir sözü Allah'ınkinden daha doğru olan? 4/NİSÂ-123 Leyse bi emâniyyikum ve lâ emâniyyi ehlil kitâbkitâbi, men ya'mel sûen yucze bihî, ve lâ yecid lehu min dûnillâhi veliyyen ve lâ nasîrânasîran123. İş, ne sizin kuruntunuza, ne de kitap ehlinin kuruntusuna göredir. Kim kötü bir iş yaparsa, onunla cezalandırılır. O, kendisine Allah'tan başka ne bir dost, ne de bir yardımcı bulabilir. 4/NİSÂ-124 Ve men ya'mel mines sâlihâti min zekerin ev unsâ ve huve mu'minun fe ulâike yedhulûnel cennete ve lâ yuzlemûne nakîrânakîren124. Mü'min olarak, erkek veya kadın, her kim salih ameller işlerse, işte onlar cennete girerler ve zerre kadar haksızlığa uğratılmazlar. 4/NİSÂ-125 Ve men ahsenu dînen mimmen esleme vechehu lillâhi ve huve muhsinun vettebea millete ibrâhîme hanîfâhanîfen, vettehazallâhu ibrâhîme halîlâhalîlen125. Kimin dini, iyilik yaparak kendini Allah'a teslim eden ve hakka yönelen İbrahim'in dinine tabi olan kimsenin dininden daha güzeldir? Allah, İbrahim'i dost edindi. 4/NİSÂ-126 Ve lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ardardı ve kânellâhu bi kulli şey'in muhîtâmuhîtan126. Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah'ındır. Allah, her şeyi kuşatıcıdır. 4/NİSÂ-127 Ve yesteftûneke fîn nisâi kulillâhu yuftîkum fîhinne, ve mâ yutlâ aleykum fîl kitâbi fî yetâmen nisâillâtî lâ tu'tûnehunne mâ kutibe lehunne ve tergabûne en tenkihûhunne vel mustad'afîne minel vildâni, ve en tekûmû lil yetâmâ bil kıstkıstı ve mâ tef'alû min hayrin fe innallâhe kâne bihî alîmâalîmen127. Kadınlar hakkında senden fetva istiyorlar. De ki "Onlar hakkında size fetvayı Allah veriyor." Kitapta, kendilerine verilmesi farz kılınan mirası vermediğiniz ve evlenmek istediğiniz yetim kızlara, zavallı çocuklara ve yetimlere âdil davranmanıza dair, size okunmakta olan âyetler de bunu açıklıyor. Ne hayır yaparsanız, şüphesiz Allah onu bilir. 4/NİSÂ-128 Ve in imraetun hâfet min ba'lihâ nuşûzen ev ı'râdan fe lâ cunâha aleyhimâ en yuslıhâ beynehumâ sulhâsulhan, ves sulhu hayrhayrun, ve uhdıratil enfusuş şuhhşuhha, ve in tuhsinû ve tettekû fe innallâhe kâne bi mâ ta'melûne habîrâhabîran128. Eğer bir kadın kocasının, kendisine kötü davranmasından, yahut yüz çevirmesinden endişe ederse, uzlaşarak aralarını düzeltmelerinde ikisine de bir günah yoktur. Uzlaşmak daha hayırlıdır. Nefisler ise kıskançlığa ve bencil tutkulara hazır elverişli kılınmıştır. Eğer iyilik eder ve Allah'a karşı gelmekten sakınırsanız, şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır. 4/NİSÂ-129 Ve len testatîû en ta'dilû beynen nisâi ve lev harastum fe lâ temîlû kullel meyli fe tezerûhâ kel muallakahmuallakati ve in tuslihû ve tettekû fe innallâhe kâne gafûran rahîmârahîmen129. Ne kadar uğraşırsanız uğraşın, kadınlar arasında adaleti yerine getiremezsiniz. Öyle ise birine büsbütün gönül verip ötekini kocası hem var, hem yok askıda kalmış kadın gibi bırakmayın. Eğer arayı düzeltir ve Allah'a karşı gelmekten sakınırsanız, şüphesiz Allah çok bağışlayıcı ve çok merhamet edicidir. 4/NİSÂ-130 Ve in yeteferrekâ yugnillâhu kullen min seatihseatihî ve kânallâhu vâsian hakîmâhakîmen130. Eğer ayrılırlarsa, Allah bol lütuf ve nimetiyle onların her birini zengin kılar başkalarına muhtaç bırakmaz. Allah, lütfu geniş olandır. O, hüküm ve hikmet sahibidir. 4/NİSÂ-131 Ve lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ardardı ve lekad vassaynellezîne ûtûl kitâbe min kablikum ve iyyâkum enittekullâhenittekullâhe ve in tekfurû fe inne lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ardardı ve kânallâhu ganiyyen hamîdâhamîden131. Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah'ındır. Sizden önce kendilerine kitap verilenlere de, size de "Allah'a karşı gelmekten sakının" diye tavsiye ettik. Eğer inkâr ederseniz, bilin ki göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah'ındır. Allah, zengindir, övülmeye lâyıktır. 4/NİSÂ-132 Ve lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fil ardardı ve kefâ billâhi vekîlâvekîlen132. Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah'ındır. Vekil olarak Allah yeter. 4/NİSÂ-133 İn yeşa' yuzhibkum eyyuhen nâsu ve ye'ti bi âharînâharîne ve kânallâhu alâ zâlike kadîrâkadîran133. Ey insanlar! Allah dilerse sizi yok eder ve başkalarını getirir. Allah, buna hakkıyla gücü yetendir. 4/NİSÂ-134 Men kâne yurîdu sevâbed dunyâ fe indallâhi sevâbud dunyâ vel âhırahâhırati ve kânallâhu semîan basîrâbasîran134. Kim dünya sevabı nimeti istiyorsa bilsin ki, dünya sevabı da, ahiret sevabı da Allah katındadır. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir. 4/NİSÂ-135 Yâ eyyuhellezîne âmenû kûnû kavvamîne bil kıstı şuhedâe lillâhi ve lev alâ enfusıkum evil vâlideyni vel akrabînakrabîne, in yekun ganiyyen ev fakîren fallâhu evlâ bihimâ fe lâ tettebiûl hevâ en ta'dilû, ve in telvû ev tu'rıdû fe innallâhe kâne bi mâ ta'melûne habîrâhabîran135. Ey iman edenler! Kendiniz, ana babanız ve en yakınlarınızın aleyhine de olsa, Allah için şahitlik yaparak adaleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun. Şahitlik ettikleriniz zengin veya fakir de olsalar adaletten ayrılmayın. Çünkü Allah ikisine de daha yakındır. Onları sizden çok kayırır. Öyle ise adaleti yerine getirmede nefsinize uymayın. Eğer şahitlik ederken gerçeği çarpıtırsanız veya şahitlikten çekinirseniz bilin ki şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. 4/NİSÂ-136 Yâ eyyuhellezîne âmenû âminû billâhi ve resûlihî vel kitâbillezî nezzele alâ resûlihî vel kitâbillezî enzele min kablkablu, ve men yekfur billâhi ve melâiketihî ve kutubihî ve rusulihî vel yevmil âhıri fe kad dalle dalâlen baîdâbaîden136. Ey iman edenler! Allah'a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba iman edin. Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkâr ederse, derin bir sapıklığa düşmüş olur. 4/NİSÂ-137 İnnellezîne âmenû, summe keferû, summe âmenû, summe keferû, summezdâdû kufran lem yekunillâhu li yagfire lehum ve lâ li yehdiyehum sebîlâsebîlen137. İman edip sonra inkâr eden, sonra inanıp tekrar inkâr eden, sonra da inkârlarında ileri gidenler var ya; Allah, onları bağışlayacak da değildir, doğru yola iletecek de değildir. 4/NİSÂ-138 Beşşiril munâfikîne bi enne lehum azâben elîmâelîmen138. Münafıklara, kendileri için elem dolu bir azap olduğunu müjdele. 4/NİSÂ-139 Ellezîne yettehızûnel kâfirîne evliyâe min dûnil mu'minînmu'minîne. E yebtegûne indehumul izzete fe innel izzete lillâhi cemîâcemîan139. Onlar, mü'minleri bırakıp kâfirleri dost edinen kimselerdir. Onların yanında izzet ve şeref mi arıyorlar? Hâlbuki bütün izzet ve şeref Allah'a aittir. 4/NİSÂ-140 Ve kad nezzele aleykum fîl kitâbi en izâ semi'tum âyâtillâhi yukferu bihâ ve yustehzeu bihâ fe lâ tak'udû meahum hattâ yehûdû fî hadîsin gayrihî, innekum izen misluhum. İnnallâhe câmiul munâfikîne vel kâfirîne fî cehenneme cemîâcemîan140. Oysa Allah size Kitap'ta Kur'an'da "Allah'ın âyetlerinin inkâr edildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman, başka bir söze geçmedikleri müddetçe, onlarla oturmayın, aksi hâlde siz de onlar gibi olursunuz" diye hüküm indirmiştir. Şüphesiz Allah, münafıkların ve kâfirlerin hepsini cehennemde toplayacaktır. 4/NİSÂ-141 Ellezîne yeterabbesûne bikum, fe in kâne lekum fethun minallâhi kâlû e lem nekun meakum, ve in kâne lil kâfirîne nasîbun, kâlû e lem nestahviz aleykum ve nemna'kum minel mu'minînmu'minîne. Fallâhu yahkumu beynekum yevmel kıyâmetkıyâmeti. Ve len yec'alallâhu lil kâfirîne alâl mu'minîne sebîlâsebîlen141. Onlar sizi gözetleyip duran kimselerdir. Eğer Allah tarafından size bir fetih zafer nasip olursa, "Biz sizinle beraber değil miydik?" derler. Şayet kâfirlerin zaferden bir payı olursa, "Size üstünlük sağlayıp sizi mü'minlerden korumadık mı?" derler. Allah, kıyamet günü aranızda hükmünü verecektir. Allah, mü'minlerin aleyhine kâfirlere hiçbir yol vermeyecektir. 4/NİSÂ-142 İnnel munâfikîne yuhâdiûnallahe ve huve hâdiuhum, ve izâ kâmû ilâs salâti kâmû kusâlâ yurâunen nâse ve lâ yezkurûnallâhe illâ kalîlâkalîlen142. Münafıklar, Allah'ı aldatmaya çalışırlar. Allah da onların bu çabalarını başlarına geçirir. Onlar, namaza kalktıkları zaman tembel tembel kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar ve Allah'ı pek az anarlar. 4/NİSÂ-143 Muzebzebîne beyne zâlike, lâ ilâ hâulâi ve lâ ilâ hâulâi. Ve men yudlilillâhu fe len tecide lehu sebîlâsebîlen143. Onlar küfür ile iman arasında bocalayıp dururlar. Ne bunlara mü'minlere ne de şunlara kâfirlere bağlanırlar. Allah, kimi saptırırsa ona asla bir çıkar yol bulamazsın. 4/NİSÂ-144 Yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ tettehızûl kâfirîne evliyâe min dûnil mu'minînmu'minîne. E turîdûne en tec'alû lillâhi aleykum sultânen mubînâmubînen144. Ey iman edenler! Mü'minleri bırakıp da kâfirleri dost edinmeyin. Kendi aleyhinize Allah'a apaçık bir delil mi vermek istiyorsunuz? 4/NİSÂ-145 İnnel munâfikîne fîd derkil esfeli minen nârnâri, ve len tecide lehum nasîrânasîran145. Şüphesiz ki münafıklar, cehennem ateşinin en aşağı tabakasındadırlar. Onlara hiçbir yardımcı da bulamazsın. 4/NİSÂ-146 İllâllezîne tâbû ve aslehû va'tesamû billâhi ve ahlesû dînehum lillâhi fe ulâike meal mu'minînmu'minîne. Ve sevfe yu'tillâhul mu'minîne ecran azîmâazîmen146. Ancak tövbe edenler, durumlarını düzeltenler, Allah'ın kitabına sarılanlar ve dinlerini Allah'a has kılanlar müstesnadır. Bunlar mü'minlerle beraberdirler. Allah, mü'minlere büyük bir mükâfat verecektir. 4/NİSÂ-147 Mâ yef'alullâhu bi azâbikum in şekertum ve âmentum. Ve kânallâhu şâkiran alîmâalîmen147. Eğer şükreder ve iman ederseniz, Allah size niye azab etsin ki? Allah, şükrün karşılığını verendir, hakkıyla bilendir. 4/NİSÂ-148 Lâ yuhibbullâhul cehra bis sûi minel kavli illâ men zulimzulime. Ve kanallâhu semîan alîmâalîmen148. Allah, zulme uğrayanın dile getirmesi dışında, çirkin sözün açıklanmasını sevmez. Şüphesiz Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. 4/NİSÂ-149 İn tubdû hayran ev tuhfûhu ev ta'fû an sûin fe innallâhe kâne afuvven kadîrâkadîran149. Bir hayrı açıklar veya gizlerseniz, yahut bir kötülüğü affederseniz bilin ki, Allah da çok affedicidir, her şeye hakkıyla gücü yetendir. 4/NİSÂ-150,151 İnnellezîne yekfurûne billâhi ve rusulihî ve yurîdûne en yuferrikû beynallâhi ve rusulihî ve yekûlûne nu'minu bi ba'din ve nekfuru bi ba'dın, ve yurîdûne en yettehızû beyne zâlike sebîlâsebîlen.Ulâike humul kâfirûne hakkâhakkan, ve a'tednâ lil kâfirîne azâben muhînâmuhînen150,151. Şüphesiz, Allah'ı ve peygamberlerini inkâr edenler, Allah'a inanıp peygamberlerine inanmayarak ayrım yapmak isteyenler, "Peygamberlerin kimine inanırız, kimini inkâr ederiz" diyenler ve böylece bu ikisinin imanla küfrün arasında bir yol tutmak isteyenler var ya; işte onlar gerçekten kâfirlerdir. Biz de kâfirlere alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır. 4/NİSÂ-150,151 İnnellezîne yekfurûne billâhi ve rusulihî ve yurîdûne en yuferrikû beynallâhi ve rusulihî ve yekûlûne nu'minu bi ba'din ve nekfuru bi ba'dın, ve yurîdûne en yettehızû beyne zâlike sebîlâsebîlen.Ulâike humul kâfirûne hakkâhakkan, ve a'tednâ lil kâfirîne azâben muhînâmuhînen150,151. Şüphesiz, Allah'ı ve peygamberlerini inkâr edenler, Allah'a inanıp peygamberlerine inanmayarak ayrım yapmak isteyenler, "Peygamberlerin kimine inanırız, kimini inkâr ederiz" diyenler ve böylece bu ikisinin imanla küfrün arasında bir yol tutmak isteyenler var ya; işte onlar gerçekten kâfirlerdir. Biz de kâfirlere alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır. 4/NİSÂ-152 Vellezîne âmenû billâhi ve rusulihî ve lem yuferrikû beyne ehadin minhum ulâike sevfe yu'tîhim ucûrahum. Ve kânallâhu gafûran rahîmârahîmen152. Allah'a ve peygamberlerine iman edenler ve onlardan hiçbirini diğerlerinden ayırmayanlara gelince, işte onlara Allah mükâfatlarını verecektir. Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. 4/NİSÂ-153 Yes'eluke ehlul kitâbi en tunezzile aleyhim kitâben mines semâi fe kad seelû mûsâ ekbera min zâlike fe kâlû erinâllâhe cehraten fe ehazethumus sâikatu bi zulmihim, summettehazûl ıcle min ba'di mâ câethumul beyyinâtu fe afevnâ an zâlikzâlike, ve âteynâ mûsâ sultânen mubînâmubînen153. Kitap ehli, senden kendilerine gökten bir kitap indirmeni istiyorlar. Buna şaşma! Mûsâ'dan, bundan daha büyüğünü istemişler ve "Allah'ı bize açıkça göster" demişlerdi. Böylece zulümleri sebebiyle onları yıldırım çarptı. Sonra kendilerine apaçık deliller gelmesinin ardından tuttular buzağıyı tanrı edindiler. Biz bunu da affettik ve Mûsâ'ya apaçık bir güç ve yetki verdik. 4/NİSÂ-154 Ve rafa'nâ fevkahumut tûra bi mîsâkıhim ve kulnâ lehumudhulûl bâbe succeden ve kulnâ lehum lâ ta'dû fîs sebti ve ehaznâ minhum mîsâkan galîzâgalîzan154. Verdikleri sağlam sözü yerine getirmemeleri sebebiyle "Tûr"u üzerlerine kaldırdık ve onlara, "Tevazu ile kapıdan girin" dedik. Yine onlara, "Cumartesi yasakları konusunda haddi aşmayın" dedik ve onlardan sağlam bir söz aldık. 4/NİSÂ-155 Fe bimâ nakdıhim mîsâkahum ve kufrihim bi âyâtillâhi ve katlihimul enbiyâe bi gayrı hakkın ve kavlihim kulûbunâ gulfgulfun. Bel tabaallâhu aleyhâ bi kufrihim fe lâ yu'minûne illâ kalîlâkalîlen155. Verdikleri sağlam sözü bozmalarından, Allah'ın âyetlerini inkâr etmelerinden, peygamberleri haksız yere öldürmelerinden ve "kalplerimiz muhafazalıdır" demelerinden dolayı başlarına türlü belâlar verdik. Onların kalpleri muhafazalı değildir, tam aksine inkârları sebebiyle Allah onların kalplerini mühürlemiştir. Artık onlar inanmazlar. 4/NİSÂ-156,157 Ve bi kufrihim ve kavlihim alâ meryeme buhtânen azîmâazîman.Ve kavlihim innâ katelnâl mesîha îsâbne meryeme resûlallâhresûlallâhi, ve mâ katelûhu ve mâ salebûhu ve lâkin şubbihe lehum. Ve innellezinahtelefû fîhi le fî şekkin minhu. Mâ lehum bihî min ilmin illâttibâaz zannzanni, ve mâ katelûhu yakînâyakînen156,157. Bir de inkârlarından ve Meryem'e büyük bir iftira atmalarından ve "Biz Allah'ın peygamberi Meryem oğlu İsa Mesih'i öldürdük" demelerinden dolayı kalplerini mühürledik. Oysa onu öldürmediler ve asmadılar. Fakat onlara öyle gibi gösterildi. Onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, bu konuda kesin bir şüphe içindedirler. O hususta hiçbir bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Onu kesin olarak öldürmediler. 4/NİSÂ-156,157 Ve bi kufrihim ve kavlihim alâ meryeme buhtânen azîmâazîman.Ve kavlihim innâ katelnâl mesîha îsâbne meryeme resûlallâhresûlallâhi, ve mâ katelûhu ve mâ salebûhu ve lâkin şubbihe lehum. Ve innellezinahtelefû fîhi le fî şekkin minhu. Mâ lehum bihî min ilmin illâttibâaz zannzanni, ve mâ katelûhu yakînâyakînen156,157. Bir de inkârlarından ve Meryem'e büyük bir iftira atmalarından ve "Biz Allah'ın peygamberi Meryem oğlu İsa Mesih'i öldürdük" demelerinden dolayı kalplerini mühürledik. Oysa onu öldürmediler ve asmadılar. Fakat onlara öyle gibi gösterildi. Onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, bu konuda kesin bir şüphe içindedirler. O hususta hiçbir bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Onu kesin olarak öldürmediler. 4/NİSÂ-158 Bel rafaahullâhu ileyhileyhi. Ve kânallâhu azîzen hakîmâhakîmen158. Fakat Allah onu kendisine yükseltmiştir. Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. 4/NİSÂ-159 Ve in min ehlil kitâbi illâ le yu'minenne bihî kable mevtihî, ve yevmel kıyâmeti yekûnu aleyhim şehîdâşehîden159. Kitab ehlinden hiç kimse yoktur ki ölümünden önce, ona İsa'ya iman edecek olmasın. Kıyamet günü, o İsa onların aleyhine şahit olacaktır. 4/NİSÂ-160,161 Fe bi zulmin minellezîne hâdû harramnâ aleyhim tayyibâtin uhıllet lehum ve bi saddihim an sebîlillâhi kesîrâkesîran.Ve ahzihimur ribâ ve kad nuhû anhu ve eklihim emvâlen nâsi bil bâtılbâtılı. Ve a'tednâ lil kâfirîne minhum azâben elîmâelîmen160,161. Yahudilerin yaptıkları zulüm ve birçok kimseyi Allah yolundan alıkoymaları, kendilerine yasaklanmış olduğu hâlde faiz almaları, insanların mallarını haksız yere yemeleri sebebiyle önceden kendilerine helâl kılınmış temiz ve hoş şeyleri onlara haram kıldık. İçlerinden inkâr edenlere de acı bir azap hazırladık. 4/NİSÂ-160,161 Fe bi zulmin minellezîne hâdû harramnâ aleyhim tayyibâtin uhıllet lehum ve bi saddihim an sebîlillâhi kesîrâkesîran.Ve ahzihimur ribâ ve kad nuhû anhu ve eklihim emvâlen nâsi bil bâtılbâtılı. Ve a'tednâ lil kâfirîne minhum azâben elîmâelîmen160,161. Yahudilerin yaptıkları zulüm ve birçok kimseyi Allah yolundan alıkoymaları, kendilerine yasaklanmış olduğu hâlde faiz almaları, insanların mallarını haksız yere yemeleri sebebiyle önceden kendilerine helâl kılınmış temiz ve hoş şeyleri onlara haram kıldık. İçlerinden inkâr edenlere de acı bir azap hazırladık. 4/NİSÂ-162 Lâkinir râsihûne fîl ilmi minhum vel mu'minûne yu'minûne bi mâ unzile ileyke ve mâ unzile min kablike vel mukîmînes salâte vel mu'tûnez zekâte vel mu'minûne billâhi vel yevmil âhirâhiri. Ulâike se nu'tîhim ecran azîmâazîmen162. Fakat onlardan ilimde derinleşmiş olanlar ve mü'minler, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler. O namazı kılanlar, zekâtı verenler, Allah'a ve ahiret gününe inananlar var ya, işte onlara büyük bir mükâfat vereceğiz. 4/NİSÂ-163 İnnâ evhaynâ ileyke kemâ evhaynâ ilâ nûhin ven nebiyyîne min ba'dihî, ve evhaynâ ilâ ibrâhîme ve ismâîle ve ishâka ve ya'kûbe vel esbâti ve îsâ ve eyyûbe ve yûnuse ve hârûne ve suleymânsuleymâne, ve âteynâ dâvûde zebûrâzebûran163. Biz, Nûh'a ve ondan sonra gelen peygamberlere vahyettiğimiz gibi, sana da vahyettik. İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, torunlarına, İsa'ya, Eyyüb'e, Yûnus'a, Hârûn'a ve Süleyman'a da vahyetmiştik. Davûd'a da Zebûr vermiştik. 4/NİSÂ-164 Ve rusulen kad kasasnâhum aleyke min kablu ve rusulen lem naksushum aleykaleyke. Ve kellemallâhu mûsâ teklîmâteklîmen164. Daha önce kıssalarını sana anlattığımız peygamberler gönderdik. Anlatmadığımız nice peygamberler de gönderdik. Allah, Mûsa ile de doğrudan konuştu. 4/NİSÂ-165 Rusulen mubeşşirîne ve munzirîne li ellâ yekûne lin nâsi alâllâhi huccetun ba'der rusulrusuli. Ve kânallâhu azîzen hakîmâhakîmen165. Müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak peygamberler gönderdik ki, peygamberlerden sonra insanların Allah'a karşı bir bahaneleri olmasın. Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. 4/NİSÂ-166 Lâkinillâhu yeşhedu bi mâ enzele ileyke enzelehu bi ılmihî, vel melâiketu yeşhedûnyeşhedûne. Ve kefâ billâhi şehîdâşehîden166. Fakat Allah, sana indirdiğini kendi ilmiyle indirmiş olduğuna şahitlik eder. Melekler de buna şahitlik eder. Şahit olarak Allah yeter. 4/NİSÂ-167 İnnellezîne keferû ve saddû an sebîlillâhi kad dallû dalâlen baîdâbaîden167. Şüphesiz inkâr edenler, insanları Allah yolundan alıkoyanlar derin bir sapıklığa düşmüşlerdir. 4/NİSÂ-168 İnnellezîne keferû ve zalemû lem yekunillâhu li yagfira lehum ve lâ li yehdiyehum tarîkâtarîkan168. Şüphesiz inkâr edenler ve zulmedenler var ya, Allah onları asla bağışlayacak ve doğru yola iletecek değildir. 4/NİSÂ-169 İllâ tarîka cehenneme hâlidîne fîhâ ebedâebeden. Ve kâne zâlike alâllâhi yesîrâyesîran169. Allah onları ancak içinde ebedî kalacakları cehennemin yoluna iletir. Bu ise Allah'a çok kolaydır. 4/NİSÂ-170 Yâ eyyuhân nâsu kad câekumur resûlu bil hakkı min rabbikum fe âminû hayran lekum. Ve in tekfurû fe inne lillâhi mâ fîs semâvâti vel ard ardı. Ve kânallâhu alîmen hakîmâhakîmen170. Ey insanlar! Peygamber size Rabbinizden hakkı gerçeği getirdi. O hâlde, kendi iyiliğiniz için iman edin. Eğer inkâr ederseniz bilin ki, göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah'ındır. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. 4/NİSÂ-171 Yâ ehlel kitâbi lâ taglû fî dînikum ve lâ tekûlû alâllâhi illâl hakkhakka. İnnemâl mesîhu îsâbnu meryeme resûlullâhi ve kelimetuhu. Elkâhâ ilâ meryeme ve rûhun minhu, fe âminû billâhi ve rusulihî, ve lâ tekûlû selâsehselâsetun. İntehû hayran lekum. İnnemâllâhu ilâhun vâhidvâhidun. Subhânehû en yekûne lehu veledveledun, lehu mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ardardı. Ve kefâ billâhi vekîlâvekîlen171. Ey Kitab ehli! Dininizde sınırları aşmayın ve Allah hakkında ancak hakkı söyleyin. Meryem oğlu İsa Mesih, ancak Allah'ın peygamberi, Meryem'e ulaştırdığı emriyle onda var ettiği kelimesi ve kendisinden bir ruhtur. Öyleyse Allah'a ve peygamberlerine iman edin, "Allah üçtür" demeyin. Kendi iyiliğiniz için buna son verin. Allah, ancak bir tek ilâhtır. O, çocuk sahibi olmaktan uzaktır. Göklerdeki her şey, yerdeki her şey O'nundur. Vekil olarak Allah yeter. 4/NİSÂ-172 Len yestenkifel mesîhu en yekûne abden lillâhi ve lâl melâiketul mukarrabûnmukarrabûne. Ve men yestenkif an ibâdetihî ve yestekbir fe se yahşuruhum ileyhi cemîâcemîan172. Mesih de, Allah'a yakın melekler de, Allah'a kul olmaktan asla çekinmezler. Kim Allah'a kulluk etmekten çekinir ve büyüklük taslarsa, bilsin ki, O, onların hepsini huzuruna toplayacaktır. 4/NİSÂ-173 Fe emmâllezîne âmenû ve amilûs sâlihâti fe yuveffîhim ucûrahum ve yezîduhum min fadlihî, ve emmâllezînestenkefû vestekberû fe yuazzibuhum azâben elîmen, ve lâ yecidûne lehum min dûnillâhi veliyyen ve lâ nasîrânasîran173. İman edip salih ameller işleyenlere gelince, Allah onların mükâfatlarını eksiksiz ödeyecek ve lütfundan onlara daha da fazlasını verecektir. Allah'a kulluk etmekten çekinenlere ve büyüklük taslayanlara gelince; Allah onları elem dolu bir azaba uğratacaktır ve onlar kendilerine Allah'tan başka bir dost ve yardımcı da bulamayacaklardır. 4/NİSÂ-174 Yâ eyyuhân nâsû kad câekum burhânun min rabbikum ve enzelnâ ileykum nûran mubînmubînen174. Ey insanlar! Size Rabbinizden kesin bir delil Hz. Muhammed geldi ve size apaçık bir nur Kur'an indirdik. 4/NİSÂ-175 Fe emmâllezîne âmenû billâhi va'tesamû bihî fe se yudhıluhum fî rahmetin minhu ve fadlın ve yehdîhim ileyhi sırâtan mustekîmâ mustekîmen175. Allah'a iman edip ona sımsıkı sarılanları ise Allah, kendisinden bir rahmet ve lütfa kavuşturacak ve onları kendisine varan doğru bir yola iletecektir. 4/NİSÂ-176 Yesteftûneke. Kulillâhu yuftîkum fîl kelâlehkelâleti. İnimruun heleke leyse lehû veledveledun, ve lehû uhtun fe lehâ nısfu mâ terakterake, ve huve yerisuhâ in lem yekun lehâ veledveledun. Fe in kânetesneteyni fe lehumâs sulusâni mimmâ terakterake. Ve in kânû ıhveten ricâlen ve nisâen fe liz zekeri mislu hazzıl unseyeynunseyeyni. Yubeyyinullâhu lekum en tadıllû vallâhu bi kulli şey'in alîmalîmun176. Senden fetva istiyorlar. De ki "Allah, size "kelâle" babasız ve çocuksuz kimsenin mirası hakkında hükmünü açıklıyor Çocuğu olmayan bir kişi ölür de kız kardeşi bulunursa, bıraktığı malın yarısı onundur. Eğer kız kardeşi ölür ve çocuğu da bulunmazsa, erkek kardeş ona varis olur. Eğer kız kardeşler iki iseler, erkek kardeşin bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer kardeşler erkekli kızlı iseler, o zaman bir erkeğe, iki kızın hissesi kadar pay vardır. Sapmayasınız diye Allah size hükmünü açıklıyor. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.

nisa suresi 7 ayet okunuşu